10 yıllardır süren çatışma ortamı kuşkusuz ki en çokta bölge halkını etkiledi. Çatışma ortamı Bismil üzerinde birçok değeri yok etti, fiziksel ve ruhsal olarak büyük tahribatlar yarattı.

           Ülkemizde Kürt sorunundan kaynaklı 30 Yıldır devam eden düşük yoğunluklu savaşa "dur!" demek için  önemli bir süreç yaşanıyor.
           Merhum Turgut Özal ın 1993 yıllarında ölmeden önce diyalog yolu ile silahların susması niyeti ile başlattığı en ciddi çalışmanın üstünden tam  17 yıl geçti. Ve merhum Özal ın kuşkulu ölümü sonucunda ard arda provokasyonlar yaşandı.  Çatışmalar yeniden alevlendi.
           O günden buyana binlerce insan yaşamından oldu, binlercesi cezaevine girdi, 10 binlerce insan yerinden yurdundan oldu. Yinede bu kirli savaş la kimse amacına ulaşmadı. Hükümetin bir buçuk yıldır sürdürdüğü Demokratik açılım projesi ağır aksakta olsa, içinde bir takım belirsizlikler barındırsa da barış için yeni bir umut yarattı.
        AKP VE BDP NİN GÖRÜŞMESİ
         AKP ve BDP nin görüşmesi, Ahmet Türk ün başını çektiği barış inisiyatifinin çabaları, PKK nin eylemsizlik kararı, doğrusu barış ın bu kez bize uzak olmadığı umudunun hakim olmasını sağladı. Aslında bu çabaların en büyük mimarı de bu ülkenin STK ları ve aydınlarıdır. Her gün ülkenin farklı bölgelerinde barışa destek amaçlı açıklamalar, eylem ve etkinlikler yapılıyor STK temsilcileri yaptıkları açıklamalarda "Yeter!.." diyerek Silahları susturmanın, parmakların tetiklerden uzaklaşmasını sağlamanın, çözümü ülke siyasetini yönlendirenlerin inisiyatifine bırakmamanın, yani toplum olarak demokratik ve adil bir çözüm istemenin zamanıdır" diyerek haykırıyorlar.
        EVET BÖLGE HALKIDA ARTIK "YETER!" DİYOR.
       
       Bölgede yaşanan çatışmalarda 40 bin ölüm, büyük bir ekolojik ve sosyolojik yıkım ve yaşatmaya değil silahlanmaya harcanan milyar dolarların heba olmasına yol açtı. Harcanan paralarla değil her ilde, her köyde bir fabrika yapılırdı. İşsizlik yok olur. Kişi başı milli gelir şimdikinin iki katı olurdu.
Bu savaş sadece silah tüccarlarına ve bu ülkenin gelişmesini, büyümesini, demokratik bir rejimle yönetilmesini istemeyenlerin işine yaradı.
         Türkiye de 20 Milyon dolayında bir Kürt nüfusun olduğunu ve Kürtlerinde bu ülkede kendi kültürlerini değerlerini yaşatma hakkı olduğunu herkes kabul etmekte ve bunun içinde özelikle son yıllar da önemli adımlar atılmıştır.
         Bu adımlar artık inkar ve imha politikalarının çözüm getiremeyeceğini göstermektedir. Bir genel af ve anadilde eğitim adımları da uzak ihtimaller değildir. Sorunların şiddetle çözülemeyeceği inancı gittikçe toplumda yer buluyor.
         Referandum süresincede gördük. Türk siyaseti Kürt sorunun etrafında dönüp duruyor. Bu ülke en çok bu sorunla meşgul oluyor. Ülkemizin kaynakları, enerjisi bu soruna harcandı. Bir kez daha bizde "yeter!" diyoruz.
        Bu savaş milletçiliğe, kamplaşmaya, ayrıştırmaktan başka hiçbir şeye hizmet etmiyor. Barış umudu arttıkça birileri bundan rahatsızlık duymaya başladı. Türkiye nin Kürt sorunu barışçıl demokratik yöntemlerle çözmekten korkan kendi çıkarları açısından yarar görmeyen güçler var. Ne Türkler ve nede Kürtler ülkenin bölünmesini istemiyor. 700 yıldır. Birlikte yaşıyoruz. Yaklaşık 4,5 milyon doğu ile batıda oturan vatandaş birbirleriyle evlendi. Batıda yaşayan milyonlarca vatandaş doğu kökenlidir. Artık herkes birbirlerin haklarına saygılı demokratik ve barış içinde ülkemizi kalkındıralım.  
Özellikle son olarak yaşadığımız Batman, Hakkari deki mayınlı saldırılar, yine İnegöl ve Dörtyol olayları  bunu bir kez daha göstermiştir. Çatışmanın tarafları da birilerinin şiddetli bir biçimde barışı istemediğini  görmüşlerdir.
         Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek in de dediği gibi bu ülkenin meselelerini çözmek için müzekkere yöntemlerini sonuna kadar kullanmalıyız. 
         Başta da söylemiştim barışın bu kadar yakın olmasında Sivil Toplum Kuruluşların çabaları inkar edilemez. Onların sesine çözüm önerilerini de dikkate almak gerekir.STK lar sundukları önerileriler kısaca şöyle; 
· Alınan eylemsizlik kararına karşı operasyonlar bir an önce durdurulmalıdır.
· Uzun süredir tutuklu bulunan seçilmiş belediye başkanlarına, Kürt siyasetçilere ve insan hakları savunucularına yönelik yapılan, hukuka ve adalete aykırı, kamu vicdanını yaralayan uygulamalara son verilmeli, tutuksuz yargılanmaları sağlanmalıdır.
· Kalıcı bir çözüm için diyalog süreci başlatılmalı ve sorunun çözümü konusunda katkı sunma imkânına sahip tüm toplumsal dinamik ve kesimler ile diyalog kurulmalıdır.
· Son 30 yıldır yapılan faili meçhul cinayetleri ve her türlü hak ihlallerini araştırarak faillerini ortaya çıkarmak için TBMM çatısı altında bir araştırma komisyonu kurulmalıdır.
· Bu süreçte etkin rol oynaması gereken medya, sorunları hafife alıcı her türlü yaklaşımdan uzak davranmalı ve sorumluluk bilinci ile hareket etmelidir.
          Bu öneriler gayet makul ve mantıklı öneriler.  Bu önerilerden en önemlisi olan diyalog yöntemi ile sorunun çözümüdür. Bu konuda şu anda ülkede bu yönde bir hava oluştu. Umarım adım adım bu görüşmeler bizi barışa getirir. Yeter ki cesur ve kararlı olunsun, Barış bu kez  zor görünmüyor.
Barış ve huzur dolu günler dileği ile esen kalınız.