Çocuğumuz Sır Saklıyor mu?

Enes (ra)’in şöyle dediği rivayet edilir: Bir gün çocuklarla oynarken, Resulullah (SAV) yanımıza geldi ve bize selam verdi. Beni bir iş için gönderdi. Bu yüzden annemin yanına vaktinde gelemedim. Annem neden geç kaldığımı sordu, ben de Resullullah (SAV)’ın beni bir işe yolladığını söyledim. Annem “ne işi” diye sordu. “O sırdır” dedim. Bunun üzerine annem “sırrını kimseye söyleme” dedi.

Sır, saklanması, açığa çıkmaması gereken, çıktığında faydadan ziyade zarara sebep olabilecek şeylerdir. Sır saklamak, insanı başarıya götürdüğü gibi halk arasından saygınlık kazanmasına da vesile olur. 

İstanbul’un Fatihi; Fatih Sultan Mehmet’in, sır saklama ile ilgili hassasiyetini bilmeyen yoktur sanırım. Bu konudaki “Yapacağım şeyleri sakalımın bir kılı bile bilse, onu koparırım” sözü meşhurdur. 

Çoğu zaman büyüklere bile zor gelen “sır saklama alışkanlığını çocuklarımıza nasıl kazandırabiliriz” onun üzerinde biraz yoğunlaşalım istiyoruz. Maalesef, bu konuda ebeveynlerin büyük bir kesimi mustarip… Özellikle daha erken yaşta konuşmaya başlayan çocukların ebeveynleri için iş daha ciddi bir boyut kazanıyor. Daha yeni konuşmaya başlayan bir çocuğa elbette ki sır verilecek değil, fakat aile içinde olup bitenlerin çoğunun, yine bu yaştaki çocuklar (özellikle üç kelimeli cümleler kurduğu dönemler) aracılıyla dışarıya taştığı da bir hakikattir. 

Çocukların fiziki gelişimiyle ilgilenildiği kadar, onların karakter gelişimine de önem verilmelidir. Henüz çok küçük diyerek göz yumduğumuz nice yanlışlıkları ileride çok ciddi ahlaki bozukluklara dönüşecektir. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da anne, işin büyük bir bölümünü omuzlamalıdır. Bu babaların çocuk terbiyesinden muaf olduğu anlamına gelmez elbette. Babanın konumundan dolayı (maişet derdi, nafaka mecburiyeti vs. gibi) çocuğuyla sürekli zaman geçirememesi, annenin çocuk terbiyesindeki rolünü büyütmektedir. 

Anne bu konuda kendini en büyük görevli olarak görmelidir. Müslüman bir annenin, çocuk terbiyesi konusunda oldukça hassas davranması gerekmektedir. Zira bu annenin en asli görevidir. Sık sık vurgulamaya çalıştığımız, çocuğun annesinin avuçlarında yoğurulmayı bekleyen bir hamur oluşudur. Anne, ona istediği şekli verebilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli iki husus; geciktirmemek ve doğru bir yol izlemek… 

Çocuğumuzu neyin sır olup olmadığı konusunda bilgilendirmek, önceliğimiz olmalıdır. Görerek ve duyarak şahit olduğu her şey sır mıdır, ya da sır olmalı mıdır? Bu konu onun yaşına göre anlayabileceği bir üslupla anlatılmalıdır. “Sır saklamak ciddi bir iştir, çocuğum bunu anlayacak yaşta değil” dediğimiz zaman haklılık payımız olmakla beraber erteleyici (geciktirici) olduğumuzun da farkında olalım. Ebeveynin büyümesini beklediği çocuğu aslında büyüyünce kendine yetecek kadar (ki, çocuk ergenlik döneminden sonra tamamıyla kendine yettiğine inanmaktadır) her şeyi almış olacaktır. Atalarımızın “ağaç yaş iken eğilir” sözü çocuk eğitimi konusunda manidardır. 

Çocuğun sır saklaması, ileriki yaşlarında daha olgun olması ve kendine güven duyması açısından önemlidir. Çocuk, sır olan şeyleri ve bunları saklamanın ne kadar ehemmiyetli olduğunu, bunu başarabildiği taktirde ileride saygınlık kazanacağını bilmelidir. Çevrede emin ve güvenilir olmasının kendisine ne gibi artılar kazandıracağı da yine anlayabileceği üslupla anlatılmalıdır. 

Çocuğa, evde olup bitenlerin sadece aile fertlerini ilgilendirdiği ve aile ile ilgili olan şeylerin başkaları tarafından bilinmesinin sakıncalı olduğu anlatılmalıdır. Bu, çocuk aile ile ilgili bir şeyi başkasına anlattığı zaman değil, evvelinden söylenmelidir. Özellikle annelerin arkadaş ve komşusuna ya da bir telefon görüşmesinde ailesiyle ilgili bir sorunu dile getirmesi, bu konuda çocuğun cesaret kazanmasına sebep olabileceğinden çocuk ilk karşılaştığı ve özellikle kendisine yakın gördüğü kimseye ailevi sorunları anlatacaktır. Bu durumda çoğu zaman çocuk suçlansa da esasen suçlu anne-babadır. 

Anne-babanın bu konuda itina göstermesi, çocuğun yanında tartışma ve özel sayılabilecek konular hakkında konuşmaması gerekmektedir. Özellikle eşler tartışma esnasında kimse yokmuş gibi davranıp çocuğun yanında olabildiğine rahat bir tutum sergilemektedirler.Oysaki çocuk orada yaşanan ve konuşulan her şeyi teferruatlarıyla kaydettiğinden, yine teferruatlarıyla başkalarına aktarabilecektir. 

Enes (ra)’in şöyle dediği rivayet edilir: 

Bir gün çocuklarla oynarken, Resulullah (SAV) yanımıza geldi ve bize selam verdi. Beni bir iş için gönderdi. Bu yüzden annemin yanına vaktinde gelemedim. Annem neden geç kaldığımı sordu, ben de Resullullah (SAV)’ın beni bir işe yolladığını söyledim. Annem “ne işi” diye sordu. “O sırdır” dedim. Bunun üzerine annem “sırrını kimseye söyleme” dedi. 

Bu rivayette sadece Hz. Enes’in sır saklamasını değil annesinin de çocuğunu buna teşvik ettiğini görüyoruz. Öyle ya annesi annelik duygularını kullanarak sırf merak gidermek için sırrı açıklamasını isteyebilirdi. Çoğu zaman bunun gibi bir durum sergileyebiliyoruz maalesef. “Ben annenim, annelerden saklanmaz” dediğimiz zaman çocuğumuzu bazı şeylerin bazı kimselere söylenebileceğine de alıştırıyoruz. Ya da özellikle çocuklarını kaynanasına veya başka bir akrabasına gönderen annelerin orada konuşulanları öğrenebilmek için çocuğu ne kadar ciddi bir sorguya çektiği durumlar da yaşanmıyor değil, ne yazık ki. 

Çocuğumuzu sır saklama ile ilgili bilinçlendirirken, aksi bir durumda olabilecekler konusunda da bilinçlendirmek gerekmektedir. “Bak yavrum, eğer bunu sır olarak saklamazsan, kimsenin sana güveni kalmaz. Üstelik bundan şöyle şöyle bir zarar meydana gelir.” Ya da “Söylersin sevdiklerin zarar görür” gibi… 

Her çocuğun anlayabileceği bir dil vardır. Yeter ki anne bu konuda yeteri kadar bilinçli ve istekli olsun. 

Allah’a emanet olun… 

Reyhan Çelebi / Nisanur Dergisi – Aralık 2013 (25. Sayı)