Hz. Ömer, Amr bin As’ı Mısır’a Vali olarak gönderir. Vali büyük bir cami yaptırmak ister, fakat yapmak istediği arsa bir Yahudiye aittir ve bu Yahudi arsasını camiye vermek istemez. Vali de arsaya el koyar ve cami inşaatına başlar. Ama Yahudi durmaz, Medineye Hz. Ömer’in yanına gider ve Amr bin As’ı Hz. Ömer’e şikayet eder. Hz. Ömer o esnada yanında kağıt bulunmadığından bir kemik parçasına; İran’dan ayrı ayrı kapılardan çıktığımız günü unuttun mu? Bil ki Ömer Nurşi Revan’dan daha adildir yazar ve Yahudi adama verir. Adam pek bir anlam veremezse de Mısır’a döner ve kemiği Amr bin As’a götürür. Amr bin As kemiğin üzerindeki yazıyı okuyunca titremeye başlar ve adamdan özür dileyerek cami inşaatının yıkılmasını emreder. Ama Yahudi olaya bir anlam veremediği için sebebini sorar. Amr bin As Müslüman olmadan önce Hz. Ömer ile İran’a gittiklerinden ve oranın Meliki Nurşi Revan’ın oğlu ve Veziri tarafından atlarına el konulduğundan, sonra Melik’e şikayet ettiklerinden, adil bir Melik olan Nurşi Revan’ın oğluyla vezirini kale kapılarında sallandırarak idam ettiğinden bahseder.
Yani burada Hz. Ömer Amr bin As’a zulmedersen, Nurşi Revan’dan daha adil olan Ömer seni idam eder, demek istemiştir. Bunu anlayan Amr bin As da cami inşaatının yıkılma emrini verir, fakat bu adalete Şahid olan Yahudi parayla satamadığı arsasını camiye hibe eder ve Müslüman olur…
1492 yılında Kastilyalı Hıristiyan İspanyollar Endülüs’ü ele geçirince Müslümanları Engizisyon mahkemelerinde yargılayarak diri diri yaktılar.
Sadece İspanya’da değil dünyanın bir çok yerinde buna benzer olaylar yaşanmış ve hala da yaşanmaktadır…
1946’da Birleşmiş Milletler nezdinde İnsan Hakları Komisyonu kurul­muş, bu komisyonun hazırladığı bildi­ri, 48 devletin müspet, 8 devletin çekimser oylarıyla 10 Aralık 1948’de kabul edilmiştir. “Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Evrensel Beyannamesi” adıyla İlân edilen bu bildiri, hukuken bağlayıcı bir sözleşme olmayıp tavsiye kararından ibarettir.
Buna karşı peygamber efendimiz(sav) 14 Asır önce veda hutbesinde bu hakları ilan etmiştir.
“Ey İnsanlar! Rabbiniz birdir. Dikkat edin, hiçbir Arabın Arap ol­mayana, Arap olmayanın Araba, hiçbir beyazın zenciye, zencinin de beyaza takvadan başka bir şeyle üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah katında en değerliniz O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.”
Müslümanlar ise sadece bildiriyle yetinmemiş, Hz. Ömer örneğindeki gibi hayatlarında da uygulamışlardır. Yalancı Avrupanın yaptığı gibi kağıt üzerinde bırakmamışlardır…
Peygamber efendimizin sahabelerinden olan Ebu Zer(ra) sinirlenmiş ve Bilali Habeş’e siyah kadının oğlu dediği için peygamber (sav) tarafından azarlanmış, özür dilemek zorunda kalmış, hatta başını Bilal’ in kapısının eşiğine koymuş ve bu siyah ayaklar başıma basmadan başımı kaldıramayacağım deyince, Bilal onu kaldırıp bu basılacak değil öpülecek baştır diye başını öpmüş ve böylece barışmışlardır…
İslamdaki hak ve adalet bu şekildeyken, Avrupanın yaptığı zulüm ortadayken, bu gün bile Avrupa tarafından sömürülen üçüncü dünya ülkelerini ekranlarda herkes görüyorken, Avrupa ülkelerinin sürekli bize insan haklarını telkin etmesini anlayamadığım gibi, içimizden birilerinin sürekli Avrupanın adaletinden bahs etmesini hiç anlıyamıyorum…
İnsan Hakları Haftasının Tüm insanlığa huzur, refah, adalet getirmesi dileklerimle….