Türkiye'de özel televizyon kanallarının yaygınlaşmasıyla başlayan çok çeşitli programlarla birlikte rekabet de her geçen gün artıyor. Birçok televizyon kanalı ve hatta hükümete yakın kanallarda bile yayımlanan dizifilm ve programlar maalesef toplumun yararından çok zararına hizmet ediyor.

Toplumun neredeyse tamamının Müslüman olduğu Türkiye'de özellikle son 15 yılda artan yayın çeşitliliğiyle birlikte yapılan olumsuz yayınlara yaptırım uygulanmaması, ahlaki yozlaşmaya sebebiyet veren dizi ve filmlerin daha da artmasına vesile oldu.

Toplumu ayrıştıran, kutuplaştıran ve ötekileştiren yayınların yanı sıra, dizi ve filmlerle de özellikle gençler için maddiyat ön plana çıkartılıyor. Dizi ve filmlerde kabadayı olup toplumda saygın olan karakterler, uyuşturucu ve kumar ile çok para sahibi olan kişilikler rol model olarak gösteriliyor. Bu yozlaşma ile toplum ifsat olmakta, aile bağları zayıflamakta ve çarpık ilişkiler normalleştirilmektedir.

Toplum yapısını ve aileyi bozan televizyon yapımları hakkında konuşan Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Sefa Saygılı, "Aile yapısı çökerse toplum çöker. Herkes bu konuda sorumluluk sahibidir. RTÜK ve Cumhurbaşkanımızı bu konuda göreve davet ediyorum. Bu tür yayınlara gereken ceza verilmelidir." dedi. 

"Toplumun bozulmasındaki en büyük etken medya kuruluşlarıdır"

Türk filmleri ve dizilerinin genelinin aileyi ifsat ettiğini hatırlatan Saygılı, "İnsanları ekran başına çekmek için olmadık tesadüfler, olmadık aile düşmanlığı, aile dışı ilişkiler cazip bir şekilde veriliyor ve aile yapımız adeta bombardımana tabi tutuluyor.

Ben bazı Arap ülkelerini gezerken oradaki insanların da bu diziler sebebiyle çok üzgün olduklarını görüyorum. Diyorlar ki, 'biz Türkiye'yi İslam ülkelerinin öncüsü, lideri olarak kabul ediyoruz ama diziler bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Çoluk çocuğumuz, 'bakın Türkiye'de de böyle' deyip bir takım değişik yaşantılara kayabiliyorlar. Yani bunun zararı sadece ülkemizi değil tüm dünyayı etkiliyor.

Burada daha fazla para kazanmak, daha fazla reyting elde etmek için bu diziler yapılıyor ama aile çok zarar görüyor. Hâlbuki aile tüm dünyada toplumların temelidir. Dünya yaratıldığından beri böyledir. İnsanlar ailelerle var olur, yalnızlıklarını ailelerle giderirler. Ailelerinden güç alır direnç kazanırlar. Aileler, hastalıklara, moral bozukluklarına, yalnızlığa, kötü alışkanlıklara karşı koruyucu bir zırhtır. Aile yıkıldığı zaman toplumda yıkılmış demektir. Çünkü bir toplumun huzuru, sağlamlığı ailelerin huzuru ve mutluluğuyla ölçülür. Bu yüzden aileyi korumamız şart. Herkese bu konuda görev düşüyor. Özellikle İslami hassasiyeti olanlara daha fazla görev düşüyor. Çünkü aile yapımız yıkıldığında biz de yok oluruz.

Günümüzde bakıldığında evlenmeler azalıyor, boşanmalar hızla artıyor. Gençlerimiz evlilikten kaçıyorlar. Evlenenler kısa sürede ayrılıyorlar. Ya çocuk yapmıyorlar ya da zor bela bir çocukları oluyor. Yani aileler bunalımdadır. Bunun da en büyük sebebi maalesef medya kuruluşlarıdır." diye konuştu

"Aile yapısının bozulması çocuklarda psikolojik hastalıklara, kötü alışkanlıklara sebep olur"

Aile yapısı çok önemli olduğunu vurgulayan Saygılı, "Ailede bir mutsuzluk olduğunda eşler çok etkileniyor. Ancak asıl etkilenenler çocuklar oluyor. Adeta arada eziliyorlar. Kendilerine güveni olmayan mutsuz çocuklar yetişiyor. Çocuklar yasa dışı alışkanlıklara, kötülüklere yatkın hale geliyorlar. Kendilerine, topluma güvenleri azalıyor. Toplumda her türlü bozuk fiiller artıyor. Böylece toplumda her türlü psikiyatrik sorunlar, anksiyete, panik atak, depresyonlar, alkol ve madde kullanımı gibi durumlar hızlıca artıyor.

Hâlbuki aile yapısı sağlam olsa bu tür hastalıklara, bağımlılıklara karşı, kumar ve israfa karşı insanlar daha tedbirli, dikkatli olurlar. Böylece daha mutlu bir toplum oluşur. Yani bu programlar toplumu her yönüyle tahrik ediyor." şeklinde konuştu.

"Hassasiyet sahibi olan medya kuruluşları yayınlarıyla diğer medya kuruluşlarına örnek olmalıdırlar"

Saygılı, "Özellikle hassasiyet sahibi olan insanların bu tür programlara izin vermeleri çok üzücüdür. Onların daha çok dikkat etmeleri, bu konuda sağlam duruş ortaya koymaları gerekir. Biraz daha reyting ve para kazanmak için insanların duygularını alt üst eden programların yapılması çok üzücüdür. Aile yapısını güçlendirmek, insanları doğru yola sevk etmek daha çok önemlidir.

Batıda bunlara daha çok dikkat ediliyor. Orada panzehir türünden programlar var. Yakın zamana kadar bizde de hayvan sevgisini gösteren programlar vardı. Mesela 'küçük ev' diye bir dizi vardı. Çok çocuklu bir ailede aile içerisinde yapılan fedakârlıkları anlatıyordu. Ailenin birbirine bağlılığını gösteren bir diziydi. Maalesef bizde böyle diziler de yok. Bu çok kötü bir durum. Bu kişilerin kendilerine daha çok çeki düzen vermeleri ve topluma, diğer medya kuruluşlarına örnek olmaları gerekir." dedi.

"Aile yapısını bozan yayınlara gereken ceza verilmelidir"

Toplum ve ailenin korunması için tüm insanlara ve STK'lara büyük görev düştüğünü ancak RTÜK ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a daha fazla görev düştüğünü belirten Saygılı, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Sayın cumhurbaşkanımıza oldukça önemli bir durum için bu işe müdahale etmesini bekliyorum. Ancak sadece cumhurbaşkanıyla değil bizim olan diğer medya kuruluşlarının da görev yapması gerekir. Sizin yaptığınız programlar gibi programların artması gerekir. Bozuk yayın yapanların adeta bombardımana tabi tutulması gerekir. Bir toplumun ayakta kalması bunlara bağlıdır.

Burada kuruluşlar, örgütler, kişiler, cumhurbaşkanımız, kabine üyelerinin hepsi sorumluluk altındadır. Herkesin sorumluluğu farklı farklıdır. Herkesin uyanık olması ve faaliyete geçmesi gerekir. Aile yapısına, benliğimize, toplum yapımıza zıt olan programlara karşı müsamahalı davranmamalılar. Gereken para cezası ve yayın kapatma cezası verilmelidir."

Editör: Haber Merkezi