Şarkın yalçın kayalıklarından süzülüp bin bir türlü eza ve cefayı sırtına yükleyen Bediüzzaman'ın Isparta'nın Barla nahiye'sinde yazmaya başladığı eserlerinin ismidir Risâle-i Nur.
Kendi öğrencisinin:"Sen söylüyorsun biz yazıyoruz,peki bunları kim okuyacak Üstadım?"sorusu üzerine:"Bunları dünya okuyacak."diyen Bediüzzamanın Kuranın manevi tefsiri olan eserlerini,şu an gerek şarkta ve gerekse garpta milyonlarca kişi okuma şerefine nâil olmuştur.
Kuran ve sünnetin açtığı ve aydınlattığı bu mübârek yoldan giden Risâle-i Nur eserleri sâdece müslümanların değil aslında tüm insanlığın nurlu bir rehberi olmuştur.
Risâle-i Nur hizmetinde bulunan insanlar bu vazifeyi hayatlarının odak noktası hâline getirirler ve hayatlarına bu şekilde yön verirler.
Risâle-i Nur'un 3 mertebesi vardır:Dost,kardeş,talebe.
Bu hizmetle meşgul olup hayatına düstur edinenlere de "Nurcu"denir kısaca.Siyasete bakış açılarını:"Siyasetin ve şeytanın şerrinden Allaha sığınırım."cümlesi özetler.Asıl amaç;insanların âhiret hayatına ve dünya misâfirhânesine lazım olacak mânevi kazançlarına yardım etmektir.
Risale-i Nur etrafında toplanan bireylerin oluşturduğu topluluğa ise "Nur Cemaati"adını verirler.Bu bahsettiğimiz topluluğun siyasetle,bürokrasiyle,gazeteyle aslında bir yönü siyâsete bakan işlerle arasında mesâfe vardır.Dini siyâsete değil belki siyâseti dine hizmetkâr ederler.
Nurculuğun belli başlı şartları ve kıstasları vardır.Günümüz Türkiye'sinde birçok cemaat vardır.Bunların içerisinde "Nur cemaati"olarak bilinen onlarca topluluk vardır.Ben bunlar içerisinde sayıca fazla olan Nurcular ile Gülen Cemaati üzerinde durup aslında bu iki cemaatin aralarındaki keskin farklılıkları tespit etmeye çalışacağım.
Nur cemaati üyeleri geçmişten günümüze Bediüzzaman dönemi dahil ve sonrasında gösterilen yoldan taviz vermeden yürümeye çalışmışlardır.Meşveret eksenli karar alıp bir şahsın veya bireyin kararından öte çoğunluğun belirttiği istikamette ilerlemişlerdir.Toplum içerisinde "okuyucular,meşveret cemaati veya Kırkıncı hoca cemaati"olarak bilinir.Said Nursi hazretlerinin öğrencileri de bu cemaate dâhildir.
Gülen cemaati ise;ilk olarak 1953 lerde ortaya çıkmış asıl teşekkülü ise 1970'lerde Fethullah Gülen'in yukarda anlattığımız meşveret grubundan ayrılmasıyla bir ekol hâline gelmiştir.İşte buna "Gülen ekolü" de denilmiştir.Bu ekol siyasetle, bürokrasiyle,gazete ve televizyonla ve çeşitli dergilerle hizmet yolunu seçmiştir.Risâle-i Nur'un çizgisinden farklı bir yol çizmiş ve cemaat tabanı ve tavanı da bunu ihtiyâr etmiştir.Bu strateji yönüyle Nur cemaatinden ayrılmıştır da diyebiliriz.
Bu ekol,zamanla hayatın her alanına yayılıp insanların siyasal,ekonomik ve sosyal hayatına yön vermiştir.Risâle-i Nur eserlerinden öte Fethullah Gülen'in eserlerini merkeze almışlar ve Fethullah Gülen'in doktrinlerinden yararlanmışlardır.Ayrıca Said Nursi ve öğrencilerinin kesinlikle izin vermediği Risâle-i Nur'un sadeleştirilmesine onay vererek bizzat kendilerine ait matbaalarda sadeleştirmişler ve Arapça,Türkçe,Farsça ve Kürtçeden müteşekkil Osmanlıca dilinin toplum tarafından anlaşılmadığını kendilerince iddia edip sadeleştirmeyi hararetle savunmuşlardır.
Özellikle de son zamanlarda insanların dikkatini celbeden ve cemaatlere karşı yanlış anlaşılmalara neden olacak hareketlere dahil olmalarını "Nur cemaatleri"ile ilişkilendirmek büyük bir yanlış teşkil etmektedir.Çünkü Said Nursi hazretleri idâre işlerine karışmanın Nurcuların işi olmadığını aslında kendilerinin de manevi birer polis olduklarını ve bu memlekette binler polis görevini görerek insanların vicdanlarına seslenilmesi gerektiğini ve asayişi muhafaza noktasında azami dikkat edilmesi gerektiğini ders vermiştir. 
Çeşitli kanallarda Hz.Peygamberin kamyonet kasasına bindirilmesi,Hz.Peygamber'in Türkçe olimpiyatlarına getirilmesi ve ümmetin tepkisini çeken hal ve hareketlerin Nurculuk ve Nur cemaatleri ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
İşte buna benzer onlarca farklılıktan yola çıkarak "Nur Hizmeti"ile Gülen cemaatinin birbirinden farklı hizmetler olduğunu bilmemizde yarar olacağını dolayısıyla "Nurcular"ile Gülen cemaati birbirinden farklı topluluklar olup bunların birbirine karıştırılmamasını hatırlatmak istedim.
 
SELAM VE DUA İLE...