Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği Tıbbi Hizmetler Başkanlığı İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mücahit Görük, "Günümüzde 'rafine şeker ağırlıklı beslenme' şekline kalıcı bir çözüm bulunmazsa, insan ömrünün bu yüzyılın sonuna kadar 50-60 yaş seviyesine gerilemesi kaçınılmazdır" dedi.

Dr. Görük, yaptığı açıklamada, şekerlerin iki grupta ele alındığını, bunlardan çay şekeri, bal, reçel, pekmez, şekerlemeler, meyveler gibi kan şekerini hızla yükselten şekerlerin basit şeker olduğunu, ikinci grupta yer alanların ise ekmek, pilav, makarna, kuru baklagiller, sebzeler ve tüm tahıl ürünlerinin olduğu kompleks şekerler veya karbonhidrat grubu şekerler olduğunu söyledi.

Gün içerisinde yediğimiz yiyeceklerin içinde karbonhidratlardan gelen şekerin olduğunu, tüketilen ekmek, ekmek grubu besinler, doğal şekerli meyveler ile süt ve yoğurt grubu ile vücudun ihtiyaç duyduğu şekerin karşılandığını ifade eden Görük, bu nedenle ekstra rafine şeker yani çay şekeri kullanılmasına gerek olmadığını belirtti.

Görük, şeker kamışı, şekerpancarı, patates, havuç, Mısır, buğday ve benzeri birçok bitkinin sap ve köklerinin özsuyundan yada nişastasından çıkarılan şekerin asırlar boyunca, hurma, üzüm, elma ve armut gibi meyvelerin suyu sıkılarak elde edildiğini kaydederek, şöyle dedi:

"İnsanlar kimi zaman da meyvelerden elde ettikleri suyu kaynatıp, pekmez yaparak şeker ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Bal, pekmez ve meyveler insanların 'doğal şeker' olarak tanıdıkları, vücutları ile tamamen uyumlu ve faydalı olan gıdalardır. 19. yüzyılda Avrupa'da şeker pancarından şeker elde etme yolu keşfedildikten sonra ticari kaygılar sebebiyle 19. yüzyılın başlarında fabrikasyon şeker üretimine başlandı ve şeker rafine edilerek üretildiğinden zararlı hale dönüştü. Şekerin beyazlatılma işlemi, kömür veya hayvan kemiği külü kullanılarak yapılıyor ve üretimi daha da hızlandırmak ve daha çok ürün almak için yıllar ilerledikçe sentetik beyazlatıcılar kullanılmaya başlandı. Bunun sonucunda sağlığa zararlı olmayan doğal şekerler rafine edilerek ve kimyasal işlemlerden geçerek zararlı hale getirildi."

"Esmer şeker de doğal değil"

Dr. Görük, esmer şekerin rafine olan beyaz şekerin ön işlemlerden geçirilerek saf hale getirilmesi ve bir miktar şeker kamışı melasıyla karıştırılması yoluyla elde edildiğini söyledi.

Ancak esmer şekerin de beyaz şeker gibi basit şeker olduğuna dikkati çeker Görük, "Esmerleştirme işlemi şeker rafine edildikten sonra yapıldığı için esmer şekere 'daha az işlem görmüş, daha doğal' demek doğru değildir. Esmer şeker de doğal değil. Rafine şekere oranla besin değeri açısından daha zengin fakat kalori bakımından beyaz şekerden bir farkı yok" dedi.

Dr. Görük, suni tatlandırıcılar, fabrikasyon reçeller, bisküvi ve şekerlemeler, ketçap, cips, hazır çorba, meyve suyu, kola, hazır tatlı ve baklavalar, Mısır şurubu ve glikoz şurubu içeren doğal olmayan şekerli gıdalardan uzak durulması gerektiğine dikkati çekerek, glikoz ihtiyacı için çaya karıştırılan ve tatlıların yapımında kullanılan rafine sofra şekeri yerine bal, pekmez, kuru ve yaş meyvelerin kullanımının tercih edilmesi gerektiğini vurguladı.

Diş hekimlerinin de diş sağlığı açısından şeker içeren gıdalar tüketildikten sonra ayran, süt ve peynir tüketimilmesini önerdiğini vurgulayan Görük, "Yiyeceklerin şeker oranı pişirilme şekline göre de farklılık gösterir. Haşlanmış yiyeceklerde su kaybı daha az olduğu için şeker oranı azaltılmış olur. Kızartılan yiyeceklerde ise durum tam tersidir. Yiyeceklerin kurutulması da şeker oranını arttırmaktadır. Bu nedenle kızartılmış veya kurutulmuş gıdaların yerine haşlama gıdalar tercih edilmelidir" diye konuştu.

Çayın şekersiz kullanımı -

Dr. Görük, günde 6-8 bardak çay tüketildiğinde sağlığı etkileyecek oranda rafine şeker kullanıldığını belirterek, böylece kullanılan rafine şeker miktarının ciddi boyutlara ulaştığını vurguladı.

Çayın şekersiz tüketimine yönelik öneri, tavsiye ve stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Çayın şekersiz içilmesini alışkanlık haline getirmek için toplum bilinçlendirilmelidir. Rafine şeker kullanımını azaltmak ve aynı zamanda obezite ile mücadele kapsamında ürün paketlerinde şekersiz olduğunu belirten logoların kullanılması da etkili bir yöntem olabilecektir. İhtiyaç duyduğumuz enerjinin en fazla yüzde 10'u basit şekerlerden karşılanmalıdır. Aşırı şeker ve şekerli gıda kullanımı ise bir beslenme alışkanlığıdır ve bu alışkanlıktan vazgeçmek ciddi bir kararlılık gerektirir. Şekerin az kullanılmasına yönelik eğitim modelleri veya pozitif yönlendirme yapılarak rafine şeker kullanımı haftada bir defaya indirilebilir.

Editör: Haber Merkezi