Yerel seçimlerin mağlubu olarak CHP ve HDP'yi gösteren BDP'li Altan Tan, iç dinamiklerini değiştirmezse bugün bocalayan BDP'nin çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Al Jazeera'ye konuşan BDP Milletvekili, partisinin belediyecilik karnesini de başarısız buluyor.

 BDP'nin 'Türkiyelileşme' projesi olarak hayata geçirdiği Halkların Demokratik Partisi'ni eleştiren BDP Milletvekili Altan Tan, seçim sonuçlarının da kendisini haklı çıkardığı görüşünde. Altan Tan'a göre, alınan oylar partinin hedeflediği "demokratik özerkliğe" yetmiyor. "Samimi dindarlar BDP'ye oy veriyor" diye konuşan Tan, dindar, muhafazakar kesimlere daha çok hitap etmedikçe hiçbir partinin başarı sağlayamayacağını söyledi ve yerel seçimde "Müslümanların önemli bir kısmı vicdanlarını cüzdanlarına sattı" diye konuştu.

 Yerel seçimlerden sizce nasıl bir sonuç çıktı? Hem Türkiye genelinde hem de BDP-HDP özelinde bir değerlendirme yapar mısınız?

 'Bu seçimin galibi kim, mağlubu kim', bu çok tartışılıyor. Rakamları istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz. Rakamları eğip bükmenin üstadı Süleyman Demirel'di; kendi istediği neticeleri çıkarabilir, kendince sizi ikna edebilirdi. Ben rakamlar üzerinden tartışmaya girmek istemiyorum ama açık ve seçik bu seçimin mağlubu belli; CHP ve HDP. MHP oylarını artırdı, yüzde 13'ten 17,7'ye çıkardı oylarını. Ak Parti 40'ın altına inecek mi diye bakıldı, yüzde 43 ile 45 arasında oy aldı. BDP, oylarını koruyabildi, çok küçük bir artış var.

 Bu tablodan nasıl bir sonuç çıkarıyorsunuz?

 Ak Parti'nin yerine dindar ve muhafazakar seçmeni tatmin edecek, orta sınıfların oy vereceği bir alternatif çıkmadığı müddetçe, Ak Parti ne kadar yanlış ne kadar kötü işler yaparsa yapsın, halk CHP'ye oy vermiyor, MHP de bütün Türkiye'yi kucaklayamıyor. BDP cephesi HDP ile tüm Türkiye'ye hitap edebilecek bir ana muhalefet hedefledi. HDP çıkışı itibarıyla doğru bir projeydi. Tüm muhaliflere, hırsızlığa, yolsuzluğa karşı yeni bir demokratik Türkiye, yeni bir anayasa isteyen kesimlere hitap edecekti. Başta da sistemin mağduru olan Müslüman demokratlar, namuslu Müslümanlara. Şimdi bu namuslu Müslüman lafı da siyasete girecek çünkü Müslümanların önemli bir kısmı vicdanlarını cüzdanlarına sattılar. Bundan sonra bu da çok tartışılacak, vicdanlı Müslüman ne demek, vicdansız Müslüman ne demek? HDP'nin hedeflediği ana kitlede kimler vardı, vicdanlı Müslüman demokratlar, liberal demokratlar, sosyal demokratlar, sosyalistler, bir de halklar ve mezhepler... Peki HDP bunu yapabildi mi? Maalesef yapamadı...

 Neden yapamadı?

 HDP Türkiye'deki marjinal solun partisi haline geldi. Zaten Türkiye'de bunların ciddi bir oy tabanı, halk tabiriyle müşterisi yoktu. HDP'ye yine BDP seçmeni oy verdi, aldığı oyun yüzde 99'u Kürt seçmenin. Tüm muhalefeti kucaklama iddiasında olan HDP, kuruluşundan itibaren Türkiye'deki marjinal solun örgütlenmeye çalıştığı, üzerine Kürtlerin ilave edilmek istendiği bir organizasyon şekliyle ortaya çıktı. BDP artı HDP yüzde 6,5 oy almış, bu ne özerkliğe yeter ne de Kürdistan'ın statüsünün daha da belirginleştirilmesine. Kürdistan'ın tamamı diye 16 şehre baktığımızda, AKP 1 milyon 830 bin, biz 1 milyon 845 bin oy almışız. Demek ki siz tek başınıza bir özerklik filan ilân etme durumunda değilsiniz. Onun için bu yüzde 6,5'un Türkiye'nin demokratikleşmesinde yüzde 10-15'lere çıkması lazım.

 Çözüm süreci açısından AKP'nin batıdan aldığı oyları nasıl değerlendiriyorsunuz?

 Batıda oylarını muhafaza etmesi çözüm süreci açısından başarıdır. Yani piyasa artık borsa tabiriyle, PKK ile görüşme, Abdullah Öcalan ile müzakere, Kandil'e gidip gelme gibi durumları satın almıştır. Bunlara şiddetli bir karşı çıkış olmamıştır. Müzakere süreci halktan onay almıştır diyebiliriz.

 Bu BDP'nin desteğiyle Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasının yolunu da açmış mıdır?

 Zannediliyor ki bu İmralı'da konuşuldu, bu iş bitti. BDP, Türkiye'ye demokrat, yeni bir anayasa yapacak bir Cumhurbaşkanı olmasını istiyor. Bu profil Ak Parti'de mi ortaya çıkar, CHP-MHP'nin destekleyeceği adayda mı çıkar? Herkesin kendi adayı mı çıkar, ikinci turda mı belli olur, şu an bu stratejilerin hiçbiri belli değil.

 BDP, Tayyip Erdoğan'a destek verir mi?

 Ben Altan Tan olarak vermem. Yeni bir anayasa yapmadı. Ben internet yasaklarına, MİT Yasası'ndaki anti demokratik yaklaşımlara, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda yapılan değişikliklere, Orta Doğu'da nereye gittiği belli olmayan sergüzeştiliğe oy vermem.

 Bir adım karşılığında destek söz konusu olabilir mi?

 Yeni Türkiye, demokratikleşme ve özgürlükler karşılığında verir ama yok ben seni hapisten çıkarayım, öbürüne şeker, çilokalata vereyim; bunlar çok kötü köylü kurnazı, işportacılıklardır.

 Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan çıkması karşılığında oy verir mi?

 Bunlar çok kötü, konuşulması bile doğru değil. "Efendim beni çıkar, Türkiye diktatörleşsin", böyle bir şeyi Sayın Öcalan söyler mi? İmralı'ya gidin sorun, buna razır olur mu?

 Siz HDP ile ilgili yaptığınız tespitleri daha önce de dile getirmiştiniz. Şimdi BDP, HDP ile birleşmeyi değerlendirme sürecinde. Nasıl bir görüş hakim, daha önce tepki çeken eleştirileriniz şimdi destek buluyor mu?

 Ben hâlâ bu sözlerimin arkasındayım. BDP'de bunu gören arkadaşlarımız var, bunu görmemekte ısrar eden arkadaşlarımız var. Onun için şunu söylüyorum; HDP'nin de BDP'nin de veya tek partide toplanılacaksa o partinin de yeniden inşa mecburiyeti var. Mesela Kürtlerde muhafazakarlık oranı çok daha yüksek. Biz Diyarbakır şehir merkezinde ilk defa bu kadar çok oy kaybettik, bu oyu zenginleşen orta sınıflardan değil yoksullardan da kaybettik. Dindar, muhafazakar kitleyle, samimi doğru bir ilişki kurmanız lazım. Ben vitrine bir tane Altan Tan koydum, gerisini bildiğim gibi doldurayım mantığıyla olmaz. İkincisi de Kent yoksullarıyla ilgili de bir şeyler üretilmesi lazım. Diyarbakır'da yerinden dönüşüm ile varoşlarda oturanlara hizmet götürmemişsiniz. Sosyal olarak bu hizmetleri yeteri kadar yapamadıysanız, sınıfsal olarak da desteğiniz zayıflıyor.

 BDP'nin belediyecilik açısından karnesi nasıl sizce?

 Başarılı bulmuyorum. Bismil, Cizre, Nusaybin, Kızıltepe birçok örneğe baktığımızda hâlâ birçok yerin doğru düzgün uygulanabilir imar planı yoktur. Van'ın imar planını bile depremden sonra bakanlık yaptı. Dolayısıyla siz bahanelerin arkasına sığınamazsınız. Savaş döneminin siyaseti ayrı barış döneminin siyaseti ayrı. PKK ve Kürt siyaseti 30 yıllık korkunç bir girdabın içinden geçti. Halk zaten uzun bir dönem bunlara bakmadı ama silahlar sustuktan sonra veya görece bir barış ortamına girildikten sonra halkın isteyeceği çok şey vardır. Birincisi de hizmet. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kürtçe kreşi sürdüremediyse bunun bir gerekçesi yok. İkincisi, halk güvenlik ister. Burada kasıt barışın siyaseti, yani çatışmalı dönemdeki taş, molotofkokteyli, eylemler yerine daha demokratik siyaset ister. Mesela Diyarbakır'ın Bağlar semti bizim siyasal eylemlerimize en fazla destek veren bir bölge, 357 bin nüfusu var. Oyumuz yüzde 73'ten yüzde 58'e düştü. Artık o eski eylemler, çatışmalı dönemin argümanları istenmiyor.

 Kepenk kapatma gibi mi?

 Evet halk istemiyor, çok önemli bir günde kapatırsınız. Ama Yüksekova'da ayda üç sefer kapatırsanız bu eylem kolaycılığıdır.

 Çözüm sürecinde kısmen normal bir hayatın egemen olmasıyla sizce BDP yetersiz mi kaldı? Normal bir siyasetin altından kalkabildi mi?

 Şu an için bocalıyoruz. Bocalama demek çökme değil. Biz ayağa kalkıp doğru tahliller yapıp, doğru örgütlenmeler yapıp dosdoğru yolumuza devam edebiliriz de, sendeleyip düşebiliriz de. Biz şimdi bunu aşmanın yollarını tartışıyoruz. Bunu aşmak zorundayız. Ya başaracaksınız ya başaracaksınız. Bir de tabii, hangi BDP? BDP, geçmişteki kadrolarıyla bu işi yürütemez. Dindar, muhafazakar kesimlerle, onların kadrolarını da alarak, tabiri caizse şirketin yüzde 25-30'unu halka katarak doğru bir ilişki kurulması lazım. Mesela Mardin'de parti, Süryani kadın eşbaşkan kararı aldı. 46 Süryani Sivil Toplum Kuruluşu ve şahsı bir isim önerdiler ama parti onun dışında kendi seçtiği başka bir Süryani kadını başkan yaptı. Beğenirsiniz beğenmezsiniz herkesin kendi temsilcileri olacak.

 BDP'nin karar alma süreci buna imkan tanıyor mu?

 İç işleyiş tarzının da değişmesi lazım. Mesela ben Diyarbakır Milletvekili'yim, 17 ilçede belediye meclis üyelerinin seçilmesinde tek bir kişi için benim fikrim alınmadı.

 Kim belirledi?

 Bir seçim komitesi oluşturuldu, Kürt siyasetinin kendi iç dinamikleri içinden geçmişteki yapılar belirledi. Hiçbir milletvekili arkadaşımın belirlemesi olmadı. Bu mekanizmayla bir siyasi partinin götürülmesi mümkün değil. Daha demokratik daha şeffaf, belirlenmiş ilkeler çerçevesinde çalışması lazım. Ya bunları başarırız, ya da daha geriye gideriz.

 Hüda-Par seçimlerde büyük bir varlık gösteremedi, tarif ettiğiniz muhafazakar tanıma uyuyor ama başka eksileri mi var?

 Kendi beklentilerinin çok altında oy aldılar. Birçok çevre de, Hüda-Par'ın bu kadar oy alamayacağını tahmin ediyordu ama benim tahminlerime uygun oy aldı. Bana göre Diyarbakır ve Batman'da ciddi bir başlangıç yaptı. Bu sonuçlar seçimlere bağımsız olarak girebilecek bir ortamda bir milletvekili alınabileceği anlamına geliyor. Ama tabii sadece Batman ve Diyarbakır'da siyasi iddiası olması, bir harekete yetmez. Geçmişiyle ilgili tüm iddialarla bir yüzleşmesi lazım. Hüda-Par'ın üzerine oturduğu tabanın, ki yeni bir parti olduğu için onları suçlamıyoruz, bölgede Menzil ve Zehra grubu ile de diğer Müslüman gruplarla da sorunları var, arasını düzeltmesi lazım. Ortaya yeni bir Türkiye ve Kürt siyaseti ortaya koyması lazım ve orta sınıf kentlilere uygun siyasi aktörler çıkarması lazım. Şu an için Kürdistan siyasetini belirleyen iki unsur var. Biri din faktörü, bunu AKP ve Hüda-Par kullanıyor. Bir de daha çok Kürt kimliğini kullanan BDP. Ama BDP'ye oy veren Kürtlerin yüzde 80'i hatta daha fazla diyebiliriz çünkü Ak Parti içinde din ile diyanet ile ilgili olmayan müteahhidi, ağası, korucusu var, kimsenin elinde bir dinometre yok ama AKP'ye oy veren kitle ne kadar dindar, BDP'ye oy veren kitle ne kadar dindar diye samimi dindarların oyları AKP'ye göre BDP'de birkaç mislidir. (Kaynak: Al Jazeera)

Editör: Haber Merkezi