Korku, bizi tehlikelerden koruyarak hayatta kalmamızı sağlayan bir alarm sistemidir. Beynimizdeki amigdala, korku duygusunun merkezi olup vücudumuza sinyaller göndererek "kaç ya da savaş" tepkisini ortaya çıkarır ve böylece bizi olası tehditlerden korur.

Örneğin, elinde kesici bir aletle hızla size doğru gelen birini gördüğünüzde hissettiğiniz korku, sizi o ortamdan uzaklaştırma veya o kişiyle mücadele etme tepkisi doğurur.

Peki, bu kadar gerekli ve yaşamsal bir duygu nasıl fobilere ve yoğun kaygılara dönüşebiliyor, hiç düşündünüz mü?

Örneğin, bazı insanlar örümceklerden çok korkarken, bazıları örümcekleri rahatça ellerine alabilir. Ya da bazı insanlar sürekli "deprem olacak mı" korkusunu yaşarken, diğerleri günlük yaşamlarına kolayca devam edebilir. Bu farklılıklar, kişinin güvensizlik hissi ile bağlantılıdır. Yani, temel güven duygusunda eksiklik yaşayan bireyler daha fazla korku yaşarlar.

Örneğin, bir yaşındaki bir bebeğin yalnız kalması, yabancı bir ortama girmesi veya annesinden ayrı kalması, ona güvensizlik hissi verir ve korkuya neden olur. Bebek bu korkusunu ağlayarak, hırçınlaşarak veya beslenmeyi reddederek gösterebilir.

Korku, doğuştan getirdiğimiz ve deneyimlerle pekiştirdiğimiz bir duygudur. Örneğin, yüksekten düşme ve ani yüksek ses, doğuştan getirdiğimiz korkular iken, yılan korkusu sonradan öğrenilir.

2-4 yaş arasındaki çocuklarda "animizm" olarak adlandırılan dönemsel bir özellik görülür. Bu yaşlardaki çocuklar canlı ve cansız nesneleri ayıramazlar. Örneğin, bu yaşlardaki bir çocuk tehlikeli bir örümceği masum bir oyuncak olarak algılayabilir. Ancak, çocuk örümcek tarafından ısırılırsa veya çevresinden örümcek korkusu öğretilirse, örümceğe karşı korku geliştirir.

Çocuklara kaygı içerikli cümleler kullanmak, onların korku duygusunu tetikler ve korku merkezinin alarm sistemini sürekli açık tutar. Örneğin, "Ellerini yıkamazsan mikrop kaparsın" veya "Söz dinlemezsen Allah seni yakar" gibi ifadeler, çocuklarda fobi ve kaygı bozukluklarına yol açabilir.

12 yaş öncesi çocuklar somut düşünürler. Soyut kavramlar, bu yaş grubundaki çocuklar için belirsizlik ifade eder ve bu belirsizlik korku yaratır. Örneğin, dini kavramlar, ölüm, boşanma gibi konular, çocuklar için oldukça zorlayıcı olabilir.

Örneğin, 5 yaşındaki bir çocuğa sevap işlediğinde cennete gideceğini, günah işlediğinde cehennemde yanacağını anlatırsanız, çocukta yalnız kalamama, karanlıktan korkma gibi kaygı içeren korkular gelişebilir.

Korkuyu yenmesi için, yalnız kalmaktan korkan bir çocuğu zorla odada yalnız bırakmak veya karanlıktan korkan bir çocuğa "Korkacak ne var" deyip onu karanlıkta bırakmak, çocuğun korkularını artırabilir ve fobilere dönüşmesine neden olabilir.

Ebeveynin aşırı koruyucu tutumu da çocukta yetersizlik hissi ve buna bağlı korkulara yol açabilir. Genellikle tek çocuklu veya geç yaşta çocuk sahibi olan ailelerde, aşırı koruma nedeniyle çocuklarda sosyal beceriler gelişmeyebilir ve bu da yoğun başarısızlık korkusuna neden olabilir.

Çocukların şiddet ve korku içeren içeriklere maruz kalması da korkuların gelişmesine yol açar. Çocuğun oynadığı oyunlar ve izlediği çizgi filmler yaşına uygun değilse, gece korkuları gibi birçok korku türü gelişebilir.

Korku, diğer duygularımız gibi gerekli ve yaşamsaldır. Ancak, çocuklardaki korkuyu sağlıksız hale getiren, ebeveynlerin yanlış tutumları ve kaygılarıdır. Çocuğunuzda yersiz korkular ve fobiler oluşmasını istemiyorsanız, ona ihtiyaç duyduğu güven duygusunu vererek korkularının önüne geçebilirsiniz.

Kaynak: (Haber Merkezi)