Mustazaflar Cemiyeti tarafından 'Dünya Mazlumlarını Anlama ve Anma Etkinliği' kapsamında şehadetinin 92'inci yılında Şeyh Said ve 46 dava arkadaşı anıldı. Halkın yoğun katılımın gösterdiği etkinlikte geçmişte yaşanan ve unutulmayan acılar hatırlatıldı. Programda HÜDA PAR GİK Üyesi Mahmut Kılınç ile Araştırmacı Yazar Mehmet Baran birer konuşma yaparken, programın sonunda ise dünden bugüne engellenmiş haklara ilişkin talepler maddeler şeklinde dile getirildi.

Diyarbakır Büyükşehir Kongre Merkezinde düzenlenen Şeyh Said ve 46 arkadaşını anma programı Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Daha sonra HÜDA PAR GİK Üyesi Mahmut Kılınç, Şeyh Said'in İslami kişiliğine ve davasının önemine değinerek, şöyle konuştu:

"Yiğitlerin direnişi boynu bükük halklar için her zaman umut olmuştur"

"Bazıları yaşadıkları dönemi, bazıları tarihin bir parçasını, bazıları da tarihin bütün akışını aydınlatmışlardır. Tarihi aydınlatanlar; küfürle, şirkle savaşarak halkını ve ardından gelenlerin önünü çıra gibi aydınlatmışlardır. Onların mücadelesi mazlum ve esir halkların önüne ışık tutmuştur. Bu yiğitlerin direnişi boynu bükük ve esir halklar için her zaman umut olmuştur. Bu insanların ortaya çıkışı güneşin doğuşu gibidir. Nasıl ki mum kendini eriterek etrafını aydınlatıyorsa bu mümtaz şahsiyetler de öyle olmuştur. Bunlar bazen Said’dir, Hüseyin'dir, Seyyid Kutuptur, Mevdudi'dir, Muhammed İkbal’dir. Bu kıymetli kimseler arkalarında büyük miras bırakmışlardır. Zalimlerle mücadele mazlum milletlerin sesi olmuşlardır. Bu değerli zatlar peygamberlerin varisleridirler. Onların kıyamı ve direnişi mazlum milletlere her zaman umut olmuştur. Her biri tevhit bayrağını yükseltmişlerdir. Kendilerinden sonraki yiğitlere de bu nöbeti devretmişlerdir. Her ne kadar vatanları ve dilleri farklı olsa da amaç ve gayeleri aynıdır. Bu âlimler, manevi atmosferimize baharın rahmet yağmurları gibi yağmışlardır." dedi.

Rejimin ilk kadroları dinlerini bırakıp İslam'a ve Müslümanlara karşı savaştı

Cumhuriyet kurulurken birinci meclisin cuma günü dualarla açıldığını ama sonrasında rejimin bu ilk kadrolarının, İslam topraklarının galibiyeti için kâfirlere karşı cihat eden ve bu uğurda büyük bedeller ödeyen Müslüman millete ihanet ettiğini söyleyen Kılınç, konuşmasına şöyle devam etti:

"Avrupa, o günkü yöneticilerle anlaşıp 'Kimliğinizi verin özgürlüğünüzü! alın.'  demişlerdi. Yani 'Dinini bırak, kimliğini al' demişlerdi. Doğrusu mavi gözlünün peşindeki bu kadro, dinlerini bırakıp İslam'a ve Müslümanlara karşı savaştı. Elbet bölgemizdeki bilhassa 7 milletten oluşan Osmanlı Devleti çatısı altında yaşayanlar bu olaylara karşı sessiz kalamazdı. Batı da İskilipli Atıf Hoca gibi nice âlimler bir hareket başlatmak istediler. Ancak cumhuriyet kadrosu erken duydu ve bastırdılar. Doğu’da bunu yapabilecek olan o asırda Şeyh Said ve arkadaşlarıydı. Çünkü Doğu'da tertipli bir cemaat vardı. Şeyh Said'in 4'üncü Murat döneminde 5’inci babası bu bölgeye hicret etmişti. Doğu'da Nakşibendi ve onun kolu Xalidi olan değerli bir cemaat vardı. Şeyhi öl dese ölecek bir cemaat mevcuttu Doğu’da. Şeyh Said de yapılan İslam düşmanlığına sessiz kalamazdı ve bu olaylara karşı bir kıyam başlatmak için kararını vererek toplantılara başladı."

"İtalyanlar Ömer Muhtar’ı nasıl ki Libya'da şehit ettiler, onların uşakları da burada Şeyh Said'i şehit ettiler"

Şeyh Said hakkında bilinçli olarak olumsuz bir algı oluşturma çabası olduğuna da dikkat çeken Kılınç, "Bazı hainler ve Allah tanımazlar tarafından Şeyh Said'in İngiliz ajanı olduğu söyleniyor. Bu ithamı yapanların kendileri İngiliz ajanıydı. Çünkü Şeyh Said, Batı kanunları İslam topraklarında hâkim olmasın diye ayaklandı ve Dağkapıda 46 arkadaşıyla beraber asıldı. Çok gariptir ki savaşlarda esirler idam edilmez, onlara esir muamelesi yapılır. Ama Müslümanlara gelince o kaideleri tanımıyorlar. Libya'da bu kaideyi İtalyanlar getirdi. Ömer Muhtar’ı nasıl ki Libya'da şehit ettiler. Onların uşakları da burada Şeyh Said'i şehit ettiler. Libya kanunu ile Şeyh Said'i idam ettiler. Şeyh Said, İngilizlerin kirli kanunlarını İtalya ve Fransa'nın kanunlarını ortadan kaldırmak için direndi. Bundan daha garibi cumhuriyet kurulurken Mardin bölgesinde Antep'ten, Anadolu'dan tren yolu Diyarbakır'a geliyordu. Fransa Türk askerinin oradan geçişini yasakladı. Ne zamanki Şeyh Said'in kıyamı Kürdistan'da başladı, Fransa o yolu Türk askerine açarak 200 askeri Diyarbakır'a getirtti. 85 adet helikopteri Türkiye'ye verdi. Bazı tarihçiler o pilotların Fransız, İngiliz ve İtalyanlar olduğunu söylüyor. Bugün de çıkıp Şeyh Said İngiliz ajanıydı diyorlar. Yazıklar olsun." ifadelerini kullandı.

"Kemalist rejime göre Şeyh Said'in iki suçu vardı, Müslüman ve Kürt olmasıydı"

Şeyh Said kıyamının bazı kesimler tarafından istismar edildiğini de ifade eden Kılınç, onun kıyamının i’layı kelimetullah için olduğunu söyledi.

Kılınç, "Şeyh Said'in kıyamı firavunlara karşı Musa'nın kıyamıdır. Çünkü Şeyh Said asrın firavununa karşı kıyam etti. Kemalist rejime göre Şeyh Said'in iki suçu vardı, Müslüman ve Kürt olmasıydı. Şeyh Said’e göre de Kemalist rejimin iki suçu vardı, İslam'a ve Kürtlere karşı savaş açmış olmasıydı. Kürtlerin şahsında değerlerine karşı savaş açmışlardı. Şeyh Said kıyamı Hz. Hüseyin’in kıyamına benziyordu. İlk başta Kemalist rejime kuvvetinin yetmeyeceğini biliyordu, yine de kıyam etti. Hatıratlarında bunu ifade ediyor. Ancak milletinin başı öne eğilmesin diye kıyam ettiğini dile getiriyor. Ey Şeyh Said! Biz başını öne eğdirmedik, düşmanlarına karşı seni mahcup ettirmedik. Bugün Kürdistan'da yüzbinlerce genç, âlim, seyda, şeyh senin yolunu sürdürüyor." dedi.

"Kürt meselesinin çözümünü sağlamak istiyorsanız Şeyh Said'le barışın"

"Diyarbakır’dan, Şeyh Said'in şehit edildiği yerden başbakana ve devlet yetkililerine sesleniyoruz." diyerek çağrıda bulunan Kılınç, son olarak, "Eğer Kürt meselesini bitirmek, çözümünü sağlamak istiyorsanız Şeyh Said'le barışın. Şeyh Said'le barışmazsanız, Kürtler sizinle barışmayacaktır. Ve yine diyoruz ki Şeyh Said ve 46 arkadaşının kabirlerinin nerede olduğunu açıklayın." şeklinde konuştu.

Programda konuşan Araştırmacı Yazar Mehmet Baran da, Şeyh Said'in kıyam sebepleri ile o dönemde yaşayan zulümlere değindi.

"Şeyh Said Din-i İslam-ı Mübin ve bu halk için kıyam etmiştir"

Şeyh Said'in, Hz Hüseyin gibi cihat ruhunu ortaya koyduğunu söyleyen Baran, şunları ifade etti: "Şehit Şeyh Said Efendi kendi ceddi Hz. Hüseyin gibi hayatını ortaya koyarak bir kıyama kalkıştı. O kıyam etmeden önce kendi rüyasını görmüş ve çevresindeki, özellikle ona engel olmaya çalışan akrabalarına şunu söylemişti: ‘Ben Diyarbakır Dağkapı meydanında asılacağım.' ve abisi Bahattin'e 'Sen de Kur'an-ı Kerim üzerinde şehit edileceksin.' dedi. Daha şehit edilmeden kendi ölümünü ve asılacağını gördüğü halde ancak ceddi Hz. Hüseyin'de olduğu gibi Müslümanlara cihat ruhu ve özellikle izzet ruhunu göstermek adına kendi canından vazgeçmiştir. Şeyh Said Din-i İslam-ı Mübin ve bu halk için kıyam etmiştir."

Arkadaşları idam edildikten sonra Şeyh Said'in idam edildiğini aktaran Baran, "Şeyh Said Efendi asılmadan oraya oturtuluyor ve 46 arkadaşı tek tek idam edilip ciğeri yakıldıktan sonra en son kendisi asılıyor. Bu da ayrı bir vahşettir. Asıldığı zaman ona soruyorlar, son diyeceğin bir şey var mı diye; kalem, kâğıt istiyor ve orada şunu diyor: 'Bu pervazsız dallarda asılmama pervam yoktur, benim mücadelem Allah ve din içindir.' Bu, son zamanlarda kıyamı saptıran insanlara yazılı bir belge hükmündedir. Şeyh Said ve dava arkadaşları asıldıktan sonra mesele bitmedi. Hükümet güçleri bölgeye bir bütün olarak bir daha böyle bir başkaldırı ve kıyamın olmaması için ne kadar şeyh ve âlim varsa hepsini ortadan kaldırmak ve mücadeleye destek vermiş olan insanların ailelerini çocuklarını yok etmek için harekete geçti. Bingöl Genç bölgesinde binlerce insan öldürüldü." dedi.

"Büyük bir katliam bölgemizde gerçekleştirildi"

1930'da tespit edilen istatistiki bilgilerin bir kısmından bahseden Baran, "Bölgemizde yakılan köy sayısı 337, ev 8 bin 896, katledilen Kürt sayısı 15 bin 382, bu tespit edilen bilgidir. Ancak kimi araştırmacılar bu sayının 30 bin olduğunu söylüyor. Şeyh Said Efendi kâtibi Fehmi Bilal 'da 80 bin olduğunu söylüyor. Bu kadar insan öldü ve zulümler yaşandı. Bu yaşananların tamamını bölgemizde, burnumuzun dibinde olmasına rağmen belki hiçbirimizin bilgisi yoktur. Büyük bir katliam bölgemizde gerçekleştirildi. Araştırılırsa birçoğu akrabalarımız, dedelerimiz fakat biz bu meseleleri bilmiyoruz. Merak etmiyor ve araştırmıyoruz." şeklinde konuştu.

Programın sonunda, dünden bugüne yaşanan engellemelere, haksızlıklara ilişkin talepleri içeren bir bildiri okundu. M. Emin Gülsever okuduğu bildiride, 29 Haziran 1925’te; Kemalist CHP zihniyetinin İslam'ın şiarlarına, mukaddesatına, temel değerlerine yönelik başlattığı tasfiye sürecine ve "Türk Ulus Devleti" oluşturmak için diğer kavimlere karşı başlatılan inkâr ve asimilasyon politikalarına rıza göstermedikleri için 47 seçkin müminin kurulan darağaçlarında idam edildikleri vurgulandı.

"Aradan geçen yaklaşık bir asırlık zaman bu mazlum ve mustazafları unutturamadığı gibi o günün zalim ve zorbalarını da unutturamadı. Unutmayacağız, unutturmayacağız. Dünya durdukça Mazlumlar rahmetle, zalimler ise lanetle anılmaya devam edilecektir." diyen Gülsever, daha sonra şunları dile getirdi:

"Zulme karşı duruşta büyük mücadele örnekliği sergileyen Şeyh Said Hazretleri İslam gençliği için bir numune-i imtisal oldu. Bugünkü ve sonraki nesiller için hakka giden yolda işaretler bırakan bu öncü şahsiyet, yüce bir davayı bizlere miras bıraktı. Çağdaş cahili fikir ve akımların tüm insanlığı ifsat etmeye çalıştığı bu çağda Kur'an-ı ve Resullullah'ın sünnetini yeniden ihya mücadelesi verirken şehit edilen başta Şeyh Said Hazretleri olmak üzere tüm önderlerimizi rahmetle anıyoruz.

Bugün devleti idare edenler, 1915'te yaşananlardan dolayı 'özür/üzüntü beyanında' bulunmuşken, kendi halkına ve onun önder şahsiyetlerine karşı gerçekleştirilen zulümleri hâlâ görmemelerinin bir izahı yoktur. Bu durum Kemalist ideolojinin 92 yıl önceki tavır ve tutumunu devam ettirdiği ve zihniyetinin değişmediğini bizlere göstermektedir. Devletin yaptığı bu zulüm ve katliamlar için halkımızdan özür dilememesi ve Şeyh Said Hazretlerinin defnedildiği yeri açıklamaması da bunun delilidir."

Gülsever, Şeyh Said ve 46 dava arkadaşının şehadetlerini tebrik ettiklerini belirterek insanlık namına şu talepleri dile getirdi:

1- Bugüne kadar ülkede yaşanan sorun ve sıkıntıların yegâne sebebi "Ulus Devlet" anlayışıdır. Toplumsal barışın sağlanması için, halkımıza büyük acılar yaşatan "Ulus Devlet" dayatmasından ve bunun sonucu olan ret, inkâr ve asimilasyon politikasından vazgeçilmelidir. Türkiye’de, Türklerden başka halkların da var olduğu kabul edilmeli, hak ve adalet ölçüsünde temsilin ve kardeşliğin esas alındığı bir devlet yapısı oluşturulmalıdır.

2- İnsanın doğuşuyla gelen temel haklar evrenseldir ve pazarlık konusu yapılamaz. Bir insanın anadilini kullanması da doğuştan kazandığı bir haktır ve bu hakkın engellenmesi zulümdür. İslam'ın tüm halklara tanıdığı İslami ve insani hakların aynısı, Kürt halkı başta olmak üzere diğer halklara da tanınmalıdır. Bu halkların kendi kültürleri ve dillerini geliştirebilmesinin önündeki tüm engeller kaldırmalı, bu hakların kullanılması anayasal güvence altına alınmalıdır.

3- Devlet geçmişi ile yüzleşmeli ve cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar halka reva gördüğü zulümlerden dolayı yaşattığı mağduriyetleri gidermeli, mağdurların ailelerinden ve halkımızdan özür dilemelidir.

4-Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yapılan katliamlarla ilgili maddi gerçekler tüm yönleriyle ortaya çıkarılmalıdır. Bu amaçla İstiklal Mahkemeleri tutanakları, TBMM arşivi ve Genel Kurmay arşivi bir an önce açılmalıdır.

5-Müslüman Kürt halkı nezdinde saygınlığı olan Şeyh Said ve arkadaşlarının hain ve isyancı olarak tanıtılmasından vazgeçilmeli, saygınlıkları korunmalıdır. Rejimin o dönemki zulümlerini meşrulaştırmak için oluşturduğu olumsuz algı düzeltilmelidir.  Bu bağlamda milli eğitim müfredatındaki ders kitaplarında Şeyh Said kıyamı hakkındaki yalan, iftira ve mesnetsiz iddialardan vazgeçilmelidir.

6-Şeyh Said ve arkadaşları ile Bediüzzaman Said Nursi ve Seyyid Rıza başta olmak üzere kabirleri halktan gizlenenlerin, kabirlerinin nerede olduğu açıklanmalıdır.

Sanatçılardan Nezir Güler, Mahfuz Tekin ve Beheşti'nin sahne aldığı programda Şeyh Said ve kıyamı üzerine bestelenen stran, kaside ve ezgiler okundu.

Halkın yoğun ilgi gösterdiği programa, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı M. Hüseyin Yılmaz ve beraberindeki heyet ile sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve kanat önderleri de katıldı.

Editör: Haber Merkezi