Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, konuya ilişkin önemli bilgiler paylaştı.

Evli bir erkeğin işsiz kalması, yaşadığı fiziksel ve psikolojik sıkıntıların yanı sıra, eş ile yaşanan tartışmaların artmasına ve bu durumun çocuklara da yansımasına neden olabilir.

İnsanlar için çalışma; sadece ekonomik kazanç sağlamak amacıyla değil, hayatı anlamlandırmak, düzenli bir yaşam sürdürmek ve olumlu bir öz algı oluşturmak açısından da önemlidir. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre, bir bireyin kendini gerçekleştirebilmesi için daha alt seviyelerdeki ihtiyaçlarını karşılamış olması gerekir. Fizyolojik gereksinimler, güvenlik ihtiyacı, sevgi ve ait olma, saygı ihtiyaçları karşılanmadan, kişi kendini gerçekleştiremez.

İşsiz kalmak, maddi zorlukların yanı sıra, iş arkadaşlarından ayrılmak, işe yarama duygusundan uzaklaşmak, işine duyduğu aidiyet hissini kaybetmek ve büyük bir psikolojik boşluğa düşmek gibi sonuçlar doğurabilir.

Bir kişi için en büyük endişe kaynağı, belirsizlik ve boşluk hissidir. Ne zaman yeni bir iş bulacağını bilememe veya bulacağı işin istediği gibi olup olmayacağı gibi belirsizlikler, kaygıların artmasına yol açabilir. İş arama süresinin uzaması ve belirlenen sürede iş bulamama, motivasyonu düşüren etkenlerdendir.

Bir işte çalışmak üretmeyi, üretmek ise bireyin kendini değerli ve başarılı hissetmesine olanak tanır. Kişinin işe verdiği önem ne kadar büyükse ve kişi ne kadar eğitimli, yüksek statüdeyse, iş kaybı, üretkenliğin durmasıyla birlikte, fizyolojik sıkıntıların yanı sıra psikolojik olarak da değersizlik, işe yaramadığını düşünme, stres, umutsuzluk, içe kapanma, kaygı ve depresyon belirtilerine neden olabilir.

İşsizliğe dair kişinin kendini nasıl algıladığı çok önemlidir. İş bulamadığı için kendine kızma, işsizlikten utanç duyma, iş bulamamaya dair öfke, bireyin öz algısını zedeleyebilir. İşsizlik süresinin uzadığı durumlarda, bu durum öğrenilmiş çaresizlik yaratabilir. Bu da “artık ne yaparsam yapayım iş bulamayacağım” düşüncesine yol açarak, kimlik krizi, özgüven ve değer algısını kaybetme gibi sonuçlar doğurabilir. Bu devam ettikçe, birey iş aramayı bırakır ve iş bulamayacağına dair kesin bir inanç geliştirir.

İşsizlik sürecinde verilen tepkiler, çocukluk döneminde şekillenir ve günümüzdeki davranışları etkiler. Eğer kişi çocukluğunda kendini ifade etmenin tek yolunu başarı olarak gördüyse, yetişkinlikte de kendini başarılı bir çalışma hayatı ile ifade etmeye çalışır ve işsiz kalma durumunda başarısızlık duygusu yaşar. Başarı, kişi için değerli olma ve saygı görmenin bir yolu ise, işsizlik başarısızlık duygusunu tetikler ve bu da öz değer algısını etkiler.

Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna, "Bu süreçte sürekli olumsuz şeyler olacağına inanma, iş bulamayacağına dair korkular ve kaygılar, kişileri olumsuz ruh haline sokarak iş arama sürecini de olumsuz etkileyebilir. Hayatta sizi siz yapan tek başarının iş olmadığını ve işsiz olmanın kişinin değerini ölçmediğini kabul etmek çok önemlidir. Birey, işsizliğin kendisi için ne anlama geldiğini sorgulamalı, yalnız kalmak yerine duygularını yakınlarıyla paylaşmalı ve bu süreci kendini tanımak için bir fırsat olarak görerek, geçmiş iş deneyimlerinde neye ihtiyacı olduğunu bulmalıdır" dedi.

Kaynak: İLKHA