Abdurahim sürgünde olduğu Kuzey Suriye'nin Qamişlo kentinden Dersim’e doğru yolla çıktı. Beraberindeki 15 kişi ile birlikte Diyarbakır’ın Bismil ilçesine ulaşan Abdurrahim, burada Türkiye’den kaçıp Süriye’ye geçen ve onlarla 6 yıl boyunca kalan Yüzbaşı Ziya Beg vardı. 

Uğur Mumcu Şeyh Abdurrahim efendinin çatışması hakkında şunları yazmaktadır :

“Ayaklanmadan sonra Suriye’ye kaçan Şeyh Abdurrahim 19 Temmuz 1937 günü Sinan bucağı Salat Jandarma Karakolu’na birlikte Suriye’ye gittikleri arkadaşı Yüzbaşı Ziya tarafından ihbar edildi. Abdurrahim, Batman çevresinde Bismil’in Salat köyü yakınlarında çıkan çatışmada yanındakiler ile birlikte jandarma birliklerince öldürüldü.“[12]

Ama sözkonusu güvenilir kaynaklarda  alınan bilgilere göre; 17 kişinin adları sayılmaktadır:

“Şêx Abdurrahim’in başkanlığını yaptığı 18 kişiden oluşan silahlı grubu ile birlikte yeniden islam Hareketini başlatmak üzere Suriye’den ayrılıyorlar. Silahlı grubun isimleri aşağıya sıralanmıştır. -

Şêx Abdurrahim ‘ Silahlı 

 gurubunun başkanı.

Silvan lı (Farqin) Şêx Misbah, 

Şêx Şemseddin’in yeğeni.Lice’li Cemilê Seyda, 

Lice’li Halidê Şerif, Lice ye bağlı Teleyti köyünden 

A. Samed,Lice ye bağlı Mark köyünden 

Mehmetê Hat, 

Selahaddinê Seyithan Muşlu, 

Hilmi Bey (Brusk) Muşlu, 

Yüzbaşı Hüseyin Mardin Savurlu,

Yüzbaşı Ali Bey Mardin Savurlu, 

Yüzbaşı Mustafa Mardin,Serreş Bahıstanlı Mardin,- 

Hasan Ağa,Palu Karaşex köyündenPalu Karaşex köyünden, 

-Yüzbaşı Ziya- Demegan Aşiretine mensup– (İhanet eden)Dersim, 

– Hacı Tayip–Yeri belli değil. — Süleyman Seliki Bariyê– Bunun ne ismi ve nede yeri tespit edilemedi.

Muşlu Hilmi Yıldırım’ın kafilede veya ölenler arasında olup olmadığı konusunda da çelişen bilgiler sözkonusudur.

FEYZİ BİLGİN ‘’YAKILAN ŞEYH’’ KİTABINDA ŞÖYLE ANLATIYOR 

Merhum Feyzi Bilgin Abdurrahimoğlu’nun ‘Yakılan Şex’ kitabında şunları söyler; 

 Şeyh Abdurrahim ve arkadaşlarının köy muhtarı Yusuf tarafından görülüp durumu köydeki muhbir Köperli Ömer’e anlattıktan sonra, gidip birlikte  durumu Aşağı Salat köyü muhtarına bildirdikleri öne sürülüyor ama Yusuf’un hangi köyün muhtarı olduğuna dair bir bilgi verilmiyor. 

I M G 2150

Kitapta anlatıldığına göre Yüzbaşı Ziya (muhbir) da arkadaşlarının uyumasından faydalanarak Aşağı Salat köyüne gidiyor ve kendisini Bismil Jandarma Komutanı olarak tanıtıyor,ama  Köperli Ömer  (Gırıdımsı) O’nun yalan söylediğini anlıyor. Bunun üzerine Yüzbaşı Ziya durumu şöyle itiraf ediyor:

”Evet ben bu silahlı grubun arkadaşıyım. Ben Türkiye’de askeri suç işledim. Suçum idamlık olduğu için Suriye’ye kaçtım. Şimdi benimle birlikte olanlar hepsi Türkiye’den Suriye’ye gidenlerdir. Hepsi de namlı, kalburüstü ve cesaretli kişilerdir. Ben bu arkadaşları ikna ederek Türkiye’ye getirdim.’

Yüzbaşı Ziya silahlı grubun isimlerini saymaya başlıyor.

” Ben bu arkadaşları getirdim bana yardımcı olunuz.” diyor.

” Bunları yakalatırsak belki benim de affım çıkar.”

Kitapta Yüzbaşı Ziya’nın ihbarından sonra olayın gelişimi şöyle anlatılıyor:

“Bu konuşmadan sonra hemen muhtar Yusuf,  Köperli Ömer (Gırıdımsı), Süleyman oğlu Abdulkadir ve Yüzbaşı Ziya’yı yanlarına alarak hep birlikte Yukarı Salat’ta kurulan Asayiş Jandarma karakoluna gidip ihbar ediyorlar. 

Karakol komutanı ihbarı değerlendirip durumu derhal Bismil Jandarma komutanı Yüzbaşı Salih Zeki Beye (daha soyadı kanunu çıkmamış) bildiriyor. Daha sonra Bismil jandarma komutanı Yüzbaşı Salih Zeki Bey durumu Diyarbakır jandarma alay komutanına bildiriyor. 

Diyarbakır jandarma alay komutanı Mardin jandarma alay komutanına telefonla durum hakkında bilgi veriyor. 

Durum çok vahimdir. Bu durum karşısında her iki alay birleşerek derhal askeri cemselerle olay yerine hareket ediyorlar. 

Silahlı grup kaçmasın diye, önce olay yerinde Sinan ve Yukarı Salat jandarma karakolları tarafından operasyon başlatılıyor. Tabii bu az askerle ve çevre köylerden topladıkları köylülerde bazıları ile operasyon başlatılıyor.

Güneş epeyce yükselmişti. Temmuz sıcakları ortalığı kavuruyordu.

Şeyh Abdurrahim’in silahlı grubu uyanınca ortalık tamamen aydınlanmış, sıcaklık her tarafı basmış ve bir bakıyorlar ki arkadaşlarından yüzbaşı Ziya‘nın olmadığını ve kendilerine tuzak kurduğunu fark ediyorlar. Silahlı grup bu tuzak karşısında ne yapacaklarını ve nasıl kurtulacaklarını hesabını yapıyorlardı. Bu istişareden sonra hemen çayın kenarındaki çalı ve sazlıkların içinden kalkıp Silvan’a doğru yola çıkıyorlar.

Takriben kalktıkları yerden 3 km. mesafede olan (Gola Hesusujina) gölün yanına geliyorlar. (Burası şimdi Şêx Abdurrahim’in metfun olduğu yerdir.) Buraya geliyorlar. Çevrenin tamamen kuşatılmış bir vaziyette olduğundan haberleri yok.

Bir anda ateş başlıyor. Şeyh Abdurrahim’in Silahlı grubu derhal kendilerini insan boyu biçilmemiş ekin tarlalarının içine atıyor. Şêx’i tarlalarının içine atıyor. Şêx Abdurrahim bu operasyonda ağır yaralanıyor. Bu yarasıyla ilk operasyonun başladığı yere geliyor. 

Burada bulunan (Gola Hesuşujina) gölün kenarına geliyor. Kan kaybından artık yürüyecek bir gücü kalmamıştı. Arkadaşları onu yalnız bırakmamak için arkadaşları Cemilê Seyda, Yüzbaşı Ali bey ve Serreş Şêx Abdurrahim’in gittiği yere doğru gidiyorlar. Şêx Abdurahim’i buluyorlar. Şêx Abdurrahim sırtını gölün kenarındaki bir yamaca dayanarak halsiz bir şekilde oturuyor. Arkadaşlarına diyor ki;

”Beni kendi kaderime bırakın. Siz kendinizi kurtarın.”

Fakat arkadaşları onu yalnız bırakmıyor.

Operasyon var hızıyla devam ediyor. Şêx Abdurrahim’in yaşamını yitirmiş olduğu yerden Cemilê Seyda ve her iki arkadaşı ile birlikte tekrar kendilerini ekin tarlalarının içine atıyorlar, çatışma devam ediyor. 

Silahlı grup, tamamen sarılmış. Bu operasyona muhtar Yusuf da katılmıştı. Muhtar bu üç kişiyi görünce kendilerine pusu kuruyor. Cemilê Seyda ve arkadaşları ekin tarlaları içinde yürürlerken muhtar Yusuf birden bire ateş ediyor. Silahlı grup anında ateş edip muhtarı ve atı ile beraber atı ile beraber yere seriyor.

Şêx Abdurrahim’in hayatını kaybettiğinde  diğer arkadaşlarının haberi yoktu. 

Çünkü arkadaşları biçilmemiş ekin tarlaları içinde dağılmış bir vaziyette idi. Bu durumda kim kalmış, kim vurulmuş olarak belli değildi.

Çatışma alanları Perişan ve Devrişan köylerinin altındaki halen biçilmemiş ekin tarlaları içinde oluyor. Çatışmada Cemilê Seyda ağır yaralanıyor, bu yarası ile her iki arkadaşı ile birlikte Perişan köyünün hayvanlarının su içtiği göletin yanına geliyorlar. Burada biçilmemiş ekin tarlası içine giriyorlar.. 

Cemilê Seyda arkadaşlarına diyor ki;

”Beni bu göletin yanında bırakıp siz kendi kendinizi kurtarmaya bakın. Beni artık kendi kaderimle baş başa bırakıp gidin.”

Cemilê Seyda’nın da yaralanmasından haberleri yoktu, daha sonra bu her iki arkadaş Cemilê Seyda’nın yanından ayrılıyorlar. 

Şêx Abdurrahim’in dışında 16 kişi arkadaşı tarlalarının içine dağılmışlardı. Bu silahlı kişiler artık kimsenin kimseye faydası yoktu, her biri bir yere gitmişti.

Çünkü tüm alanlar ve çevreler boydan boya ekin ve çeltik tarlaları, bu alan askerlerle kuşatılmıştı. Fakat operasyon yavaş gidiyordu. Çünkü yerel karakollarının jandarmalarının azlığından kaynaklanıyordu. Onun için operasyonun yavaş gitmesinin nedeni takviye kuvvetlerinin gelmesini bekliyorlardı. 

AĞIR TAKVİYE BİRLİKLERİ GELİYOR

Netice Diyarbakır ve Mardin jandarma kuvvetleri, operasyon kuvvetleri askeri cemselerle operasyon alanlarına askeri yığınak yapmaya başlar. Askeri kuvvet operasyona yüzlerce asker katılır. Dört bir koldan askerler etrafı sarar. Şeyh’in adamlarının bulunduğu alanlar tamamen kuşatma altına alındı. 

Zaten şeyh Abdurrahim adamları tümü biçilmemiş ekin tarlalarının içinde oldukları biliniyordu.

Operasyon şiddetlenince şeyhin silahlı grubu Perişan köyünün tarlaları içinden çıkarak Dirikı (Yağmurköy)  köyünün ekin tarlalarına giriyorlar. Ekinler bir insan boyu olduğu için çatışma pek faydalı olamıyordu. Çatışmada kimlerin vurulup vurulmadığı bilinmiyordu.

Bu durum karşısında operasyonun uzun süreceğinden dolayı, her iki alay komutanı operasyonun bir an önce bitirilmesi için ekin tarlalarının derhal ateşe verilmesi emri veriyor. Ekinler yanınca silahlı gruplar ateşin etkisinden mecburen sağa sola koşuşmaya başlıyor.

O zaman biz onları rahatlıkla görür ve vururuz ve kurtulmaları da mümkün değildir, diye düşünüyorlar. Bu taktiğin uygulanmasından sonra 7 kişi bu çatışma ve yanmadan sonra yaşamlarını yitiriyorlar.

Geri kalan silahlı grup kendilerini yanmayan çeltik ve ekili tarlaların içerisine giriyorlar ve kendilerini çeltik tarlalarının içerisinde gizliyorlar. Bu durum karşısında yaralı olarak Cemilê Seyda yer değiştiriyor. O da çeltik çeltik tarlalarına gizleniyor, fakat çember gittikçe daralmaya ve grubun oradan oraya yer değiştirmelerine sebep oluyor. Artık kurtuluş yolları kalmamıştı. 

Gece olunca askerler ekin tarlalarını yeniden ateşe veriyorlar. 

Operasyon tüm hızıyla devam ediyor. 

Yazının devamı 4.yazı dizisinde 

Kaynak: Haber Merkezi