DERNBEJ SIDIK KILAMINA GÖRE; 

Karlıovalı (Kanîreşê) dengbêj Sıdık hadiseye dair söylediği kılamda; Yusifê Rehîma, ömerê Koperî (Gırıdımsı)  Ali’yı Şare ve Silêmanê Evdilqadir’i onları ihbar eden şahıslar olarak belirtir. Burada adı geçen şahıslardan Yusifê Rehîma aşağı Salat köyünün muhtarıydı, Ömerê Koperi'de (Gırıdımsı) Yukarı Salat köyündedir.  Silêmanê Evdilqadir da Sinan köyünden olup devletle ilişkisi iyi olan biri olarak tanınır.

Bu çatışmada Serreş denilen arkadaşları su kanalını kullanarak ateş çemberinin içinden çıkıyor. Geri kalan arkadaşları çatışmaya devam ediyorlar. Bu çatışmada 4 kişi Çeme Alodina takip ederek tam Zengulo köyünün yanına gelince askerler onları görür görmez görmez çatışma yeniden başlıyor.


ŞİDDETLİ ÇATIŞMA YAŞANIYOR 

Bu çatışmada 6 silahlı grup çatışmada hayatını kaybediyor ve Askerlerde bir Başçavuş 3 asker çok ağır yaralanıyor.

Bu çatışmadan sonra 3 kişi Çeme Alodina kenarındaki çalı ve sazlıkların içinde gizleniyorlar. Gece olduğu için askerler kendileri göremiyorlar. 
I M G 2199

OPRERASYONDA SONRA ASKERLER ÇEVRE KÖYLERİNE YAYILIYOR

Operasyon tamamlandıktan sonra askerler çevre köylere dağılmaya başlar. Ortalık biraz olsa sakinleşmiş, fakat silahlı grubun tüm mevcudu alınmayıncaya kadar operasyon devam ediyordu. Bu çalı ve sazlıkların içinde gizlenenlerin isimleri: Şêx Misbah, Seyithan’ın oğlu Selahaddin ve Savurlu Yüzbaşı Ali Beydir.

Gece epeyce uzun bir zaman geçince Şêx Misbah arkadaşlarına diyor ki;

” Bu çevreler benim bölgemdir. Ben buraları iyi bilirim. Ben çevreyi bir kontrol edip asker olup olmadığını ve ortalıkta asker yoksa gelir birlikte buradan ayrılırız. Buralarda hangi köye gitsek hepsi beni tanırlar. Bu yönde herhangi bir sıkıntımız olmaz, diyor. 

Daha sonra Şêx Misbah arkadaşlarının yanından ayrılıyor. Gece karanlığından yararlanarak Silvan’a bağlı Hoşdere köyüne gidiyor. Bu köyde oturan teyzesinin oğlu Abdulsamedı Soro evine misafir oluyor. Hemen kapıyı; 

”Ben Şêx Misbah’ım kapıyı açın!!”

Abdulsamedı Soro  kapıyı açıyor ve yorgun bir vaziyette kendisini içeri alıyor. Hal hatır sorduktan sonra Şêx Misbah Abdulsamed’e, ‘Çok yorgunum. Bana bir yatak ser. Ayakta duracak halim yok” diyor.

Ev sahibi Şêx Misbah’a hemen odada yatak seriyor .

” Sen rahatına bak. Biz zaten sabahtır tarlaya ekin biçmeye gideceğiz. Siz odada yatın biz akşama doğru tarladan döneriz.”

Abdulsamedı Soro kapıyı kilitleyerek çıkıyor. 

Daha sonra Abdulsamed tarlaya gitmekten vazgeçip Silvan’a gidiyor. Durumu jandarma komutanına ihbar ediyor. Jandarma komutanı derhal Hoşdere köyüne operasyon düzenliyor. Abdulsamed’in evine operasyon düzenliyor. Abdulsamed’in evini kuşatma altına alıp hemen kapıyı açıp içeri giriyorlar. Şêx Misbah‘ı yataktan kaldırarak ellerini kelepçeye vurarak, doğru Diyarbakır’a götürmek için yola çıkıyorlar. Tam Ambar Çayına varınca orada Şêx Mizbah’ı Jandarmalar kurşuna diziyor. 

Arkadaşları Selahaddin ve Yüzbaşı Ali Bey sabaha kadar Şêx Misbah’ın gelmesinii bekliyorlar. Şêx Misbah gelmeyince bu iki arkadaş çalı ve sazlıkların içerisinden çıkarak yavaş yavaş yürümeye başlıyorlar. Artık güneş doğmuştur. Her taraf aydınlanmıştı.. bu yürüyüşten sonra bir bakıyorlar ki Dicle Nehrinin kenarına gelmişler. 

Çevrenin yabancısı oldukları için nereye gideceklerini de bilmiyorlar. Nehrin kenarında düşünmeye başlıyorlar. O anda koyunları sulamaya getiren çobanı görüyorlar. Hemen çobanın yanına gidiyorlar. ” Biz açız’ diyerek ekmek istiyorlar.

KARACIK KÖYÜNE VARIYORLAR


”Biz açız’ diyerek ekmek istiyorlar. Çoban, ” Köy yakın olduğu için üzerime ekmek almadım. Köyün adı Karacık’tır. Öğleye biriniz benimle gelip köye gidelim. Köy Dicle Nehrinin diğer tarafındadır.’

Selahaddin silahını arkadaşı Ali Beye bırakarak çobanla birlikte köye gidiyor. Çoban Selahaddin’i köyün sayılı kişilerinden Halef oğlu Hüseyin Ağanın (Not: Hüseyin Xelef, Çalın ailesi ile herhangi bir akrabalığı yoktur) evine götürüyor. Hüseyin Xelef, salâtta Ömerı koperi damadı idi, Selahaddin içeri giriyor Hüseyin Ağadan ekmek istiyor. Hüseyin Ağa soruyor:  ”Siz kimsiniz?”

Siz kimsiniz?”

Selahaddin diyor ki,” Ben bir yolcuyum!

Hüseyin Xelef , ” Sen yolcuya benzemiyorsun! Sen de bu silahlı grubun arkadaşlarındansın. Çünkü gömleğinde fişekliğin izi var. 

Selahaddin bu izin farkında değildi. ” Evet doğrudur. Ben Şêx Abdurrahim’in silah arkadaşıyım. Çatışmadan ben ve arkadaşım kurtulduk. Diğer arkadaşım Dicle Nehrinin kenarında sazlıkların içindedir. Allah için bize sahip çıkın, bizi kurtarınız Hüseyin xelef’de ‘’Pekiyi otur!..” diyor. 

Tesadüfen o gün de Barava Tepa köyünün bekçisi de Qerecık köyüne ziyarete gelmiş. Hüseyin xelef gizlice bekçiye haber gönderiyor ve diyor aranan mahkûmlardan bir burada, gelip onu yakalayın. Bekçi gelip mavzeri Selahaddin’in karnına dayatıyor ve hep birlikte üstüne çullanarak onu yakalıyorlar. Daha öce Selahaddin’in arkadaşına dair verdiği bilgi üzerine, iki-üç kişiyi nehrin önünde beklemekte olan Savurlu Ali’nin yanına göndererek yalandan yemek hazırlandığını, yemekten sonra karanlık basınca onları istedikleri yere gönderileceklerini ve Selahaddin’in onu beklediğini söyleyerek Ali Bey’i de eve davet ediyorlar. Böylece Savurlu Ali’yi de eve getirip ikisini beraber yakalıyorlar, birbirine bağlayıp önce, Aluç köyüne getiriyorlar. Aluç köyünde bir kadın yemek veriyor. Selahaddin ve Savurlu Ali zayıf idi. Ten rengi beyazdı. yemek yerken kendi kendilerine ey boğaz açlık yüzünde yakaladık diyorlardı. 

Aluç’tan Tepe Barav’a ve oradan da Bismil’e doğru giderken yolda ikisini de öldürüp, başlarını keserek karakola götürüyorlar. 

O zaman ölenleri bir kaç gün sonra, bazı vatandaşlar gizlice defnediyorlardı. Korkudan söylemiyorlardı. Onun için bu kişilerin mezar yerleri belli değil idi. 

Gelecek 4.ci dizi yazıda Bu operasyonun Türkiye ulusal basında nasıl bahsettiklerini anlatacağım. 

Kaynak: Haber Merkezi