"İnsanlar doğası gereği sosyal varlıklardır. İlk önce aileleriyle ve ardından çevreleriyle etkileşim kurarlar. Gözlemleyerek ve deneyimleyerek gelişirler. Bu süreç, yetişkinlikte çeşitli öğretiler ve değerlerle dünyayı algıladığımız anlamına gelir. Her bireyin öğretileri farklı olduğu bir dünyada, herkesin olaylara atfettiği anlamlar farklı ve benzersizdir, bu da ilişkileri karmaşık hale getirir.

Başkasını anlamanın yolu, kendimizi anlamaktan geçer. Kendimizle olan ilişkimizi anlamak için ise kendimizle yalnız kalmamız gerekir. Yalnız kalamayan biri kaçınma davranışı sergiliyor olabilir. Bazı durumlarda, kalabalık içinde bile yalnız hissetmek bunu gösterebilir. Bazıları sürekli olarak kaçmak için planlar yapar. Çevresi kalabalık olsa bile bir şeylerin yanlış gittiğini hisseder. Sonuç olarak, kaçtığımız her duygu ve davranış, onu anlamamız için fiziksel, duygusal ve düşünsel bir zorluk olarak karşımıza çıkar. Yalnızlıktan korkuyorsak, yalnızlığın bize ne ifade ettiğini anlamamız gerekir.

Yalnızlık herkes için farklı anlamlar taşır. Örneğin, bazı romantik ilişkilerde, bir partner diğerine sürekli olarak yakın olmak ister ve ayrı kalmaktan korkar. Bir plana dahil edilmediğinde dışlanmış hisseder. Yalnız kaldığında düşüncelere dalar ve sürekli planlar yapar. Yalnız kalmaktan korkan kişiler, başka insanlara sürekli olarak bağlı kalmak isterler. Bu durumda, kaygılarımız artar çünkü karşımızdaki kişinin kaybıyla yoğun duygusal durumlar yaşarız. Bu, ilişkilerde dengesizlik yaratabilir ve zor bir çaba gerektirebilir. Yalnızlık korkusuyla başa çıkmanın yolu, kendi yalnızlığımızı keşfetmek ve keyif almakla mümkündür. Bu, daha sağlıklı ilişkilere ve üretken bir yaşama yol açabilir."

Kaynak: (İLKHA)