Osmanlı Sultanı 2. Mahmut, yarı otonom durumundaki Kürt beyliklerine sıcak bakmamaktadır

Bedirhan Bey’in hâkimiyet dönemi kendisi açısından talihsiz bir döneme denk gelmiştir. Zira bu dönemde Osmanlı’nın başında sultan II. Mahmut vardır. Sultan Mahmut, Sultan Selim döneminden beri yarı otonom durumundaki Kürt beyliklerine pek de sıcak bakmamaktadır.

1828 yılında II. Mahmut zamanında Kürt emirliklerine yönelik yürütülen siyasetin sonucunda sadece birkaç emirlik kalmıştı. Bu emirliklerin başlıcaları Baban, Soran ve Botan emirlikleriydi. Sultan Mahmut, Kürt liderlerini tanımadığını açıkça ortaya koymuş ve onların yerlerine Türk memurları tayin etmişti.

Sultan Mahmut, yeniçeri ocağını kaldırıp yerine kuracağı büyük orduya Kürtleri de dâhil etmek istiyordu. Bu amaçla sık sık Kürtlerden asker talebinde bulunuyordu. Bu duruma pek de alışık olmayan Kürtler sıklıkla isyan ediyorlardı.

Bedirhan Bey, hükümdarlığının ilk dönemlerinde pek etkili olmamıştır. Bunun sebebi, güç toplamak için beklemesiydi. Şüphesiz etrafında gelişen olayları dikkatle izliyordu; fakat olayların içine girmekten -kendisini henüz yeteri kadar güçlü hissetmediğini için- kaçınıyordu.

Osmanlı, Bedirhan’ın üzerine bir ordu gönderdi

Osmanlı yönetimi Bedirhan’la her zaman sıcak ilişkiler kurmadı. Nitekim tam da bu sıralarda (1838) Osmanlı yönetimi kendisinin başına buyruk hareketlerinden rahatsızlık duymuş olacak ki, Bedirhan’ın üzerine bir ordu gönderdi.

Bu harekât sırasında Cizre abluka altına alındı ve Bedirhan teslim olmak zorunda kaldı; yetkileri büyük ölçüde kısıtlandı; fakat görevinden alınmadı.

Osmanlı-Mısır Savaşı

Bedirhan Bey, bu savaşta güçleri ile beraber Osmanlı İmparatorluğu yanında yer almıştır. Bu savaşta Osmanlı Askerlerinin başında aynı zamanda Kürdistan harekâtının komutanı Hafız Paşa bulunmaktadır.

Bedirhan Bey bu savaşta 30 bin askerini kaybetti

Hafız Paşa'nın komuta ettiği Osmanlı Ordusu, Mısır kuvvetleri karşısında büyük bir yenilgiye uğramıştır. Bedirhan Bey, savaşın hemen ardından askerlerini önce Diyarbakır'a daha sonra Cizre'ye çekmiş ve haber vermeden ordusunu dağıtmıştır.

 Zira Osmanlı İmparatorluğunun bu savaştaki yenilgisi ile bölgedeki siyasi otoritesi büyük ölçüde sarsılmıştır. Bedirhan Bey, Osmanlı İmparatorluğunun bu durumundan istifade ederek bölgedeki etkisini arttırıp farklı politika arayışlarına girmiştir.

Osmanlı, Mısırlılarla uğraşırken Kürt beyliklerine yönelik yapmak istediği düzenlemeleri bir süre askıya aldı.

Mardin ile İran arasındaki bütün bölgeyi denetimi altına aldı

Bedirhan Bey, bunu fırsat bildi ve diğer Kürt beylikleri, üzerinde hâkimiyetini kurmak için harekete geçti. Bütün aşiret liderlerine adamlarını gönderdi. “Eskiden düşmanı olan Hakkâri emiri Nurullah Bey’le ilişkilerini düzeltti. Moks beyi Abdal Han’ı da kendi tarafına çekmeyi başardı.”

Birkaç yıl içinde Mardin ile İran arasındaki bütün bölgeyi denetimi altına aldı ve Kürt aşiret reislerinin çoğu Mir Bedirhan’a bağlandı.

Kürt beyliklerinin ittifakı kuruluyor

İttifaka giren taraflar kendi topraklarında yarı yıkılmış kaleleri yenilemeye, sahip bulundukları asker sayısını arttırmaya başladılar.

Viranşehir, Sincar, Siverek, Diyarbekir, Siirt, Urmiye, Sablah, Musul ve Revandız…

1840’a gelindiğinde, Bedirhan’ın egemenlik alanı içerisinde Viranşehir, Sincar, Siverek, Diyarbekir, Siirt, Urmiye, Sablah, Musul ve Revandız bulunmaktaydı.

Bu yerler resmiyette Osmanlı Devleti’nin olmasına rağmen, gerçekte Bedirhan Bey’in egemenliğinde bulunuyordu. Mir Bedirxan, bu kayıtsız tavrının bir gün büyük devletlerden tepki alacağını biliyordu. Bu nedenle elindeki orduyu güçlendirme yoluna gitti.

Barut ve silah fabrikaları kuruluyor

İlk önce Avrupa’dan uzman kişileri Kürdistan’a getirterek, Cizre’de biri barut, diğeri silah imalatı yapan iki atölye kurdurdu. Bunlarla da yetinmeyerek – egemenliğinin uzun vadeli olacağını hesapladığından olsa gerek- Avrupa’ya Kürt gençlerini göndererek savaş teknolojileri konusunda eğitim görmelerini temin etti.

Van Gölü’nde gemi tersanesi kurdu

Bedirhan Bey, çok ihtiraslı ve idealist bir liderdir. Van Gölü’nde gemi yapım çalışmalarına başlaması bu özelliğini kanıtlamaya yeterlidir sanırım. Gemileri, Van Gölü’nde taşımacılık ve nakliye için kullandı.

“At, tüfek, kılıç ve tabancaya sahip olacaksın”

Bedirhan, ordusunu güçlendirmek için her yola başvurdu. Hâkimiyeti altında bulunan yerlerde tesis ettiği adalet kulaktan kulağa yayılmıştı. Bu nedenle Botan’a Kürdistan’ın dört bir yanından göç vardı. Bedirhan, bu göçleri bir tek şartla kabul ediyordu. O da, “ata, tüfeğe, kılıca ve tabancaya sahip” olmaktı. Bu koşul ordunun hızla büyümesini sağladı.

Bedirhan, emirliğindeki yoksulları da gözetiyordu. Cizre’de aş evleri kurdurdu. Bununla birlikte yoksullara para yardımı da yaptı.

Bedirhan’ın egemen olduğu bölgelerde suç işleyenler sert biçimde cezalandırılıyor, hırsızlık yapanların eli kesiliyordu. Bu nedenle onun bölgesinde hırsızlık vakalarına hemen hemen hiç rastlanmıyordu. Ayrıca Bedirhan, bölgesinde avlanmayı yasaklamıştı. Söylenene göre, yabani hayvanlar bile insanların yanına korkmadan gelebiliyordu.

Mir Bedirhan’ın ülkesini gezen Rus araştırmacı Ditil, izlenimlerini şöyle aktarıyor:

“Bu yörede gerçekleşen genel asayiş ve emniyet kural halinde gelişmiş ve Bedirhan Bey’in ülkesinde bir çocuk, elindeki altın ile korkmadan gezmeye başlamıştır. Diğer yörelerde yaşayanlar buralara göç ediyorlar ve insanlar buralardan ayrılmak istemiyorlar.”

Ditil’in izlenimleri de gösteriyor ki, Bedirhan’ın egemen olduğu topraklarda asayiş tam manasıyla sağlanmıştı.

Bedirhan, sadece Müslüman Kürtlere değil, emirliğindeki Ermeni ve Asurilere de eşit davranıyordu. Emirliğin merkezi olan Cizre’de her dine mensup olanların özel ibadethaneleri mevcuttu.

Bedirhan Beg ülkesinde, zamanın büyük devletlerinin hiçbirinde olmadığı kadar adalet, huzur ve zenginlik vardı

Kaynakların hemen hemen hepsinin hemfikir olduğu konu, Bedirhan ülkesinde, zamanın büyük devletlerinin hiçbirinde olmadığı kadar adaletin, huzurun ve zenginliğin var olduğudur.

İlginç bir hikaye

Urfa’da görüştüğüm bir Cizreli, “Bedirhan Bey, o kadar adaletliydi ki Cizre’nin batısında oturan köylülerin, merkezdeki hal pazarına getirdikleri ürünlerin fiyatını, Doğuda oturan köylülerin getirdikleri ürünlerden daha fazla fiyatla satılmasını emretmişti. Çünkü ona göre, Batıdan gelen köylüler sabahları gelirken yüzleri güneşe dönük olarak geliyor, akşam döndüklerinde, yine yüzleri güneşe dönük olarak gittikleri için, Doğu’daki köylülerden daha fazla eziyet çekiyorlardı.” diyordu.

“Kutsal İttifak” antlaşması

Tarihler 1842’i gösterdiğinde Bedirhan artık hiç olmadığı kadar güçlüydü. Kürdistan’daki bütün Kürt beylerini hâkimiyeti altına almış, onlarla “kutsal İttifak” adı altında bir anlaşma imzalamıştı. Kürt beyleri Bedirhan’a boyun eğmek zorundaydılar; çünkü hiç birisi Bedirhan gibi barut ve silah imal eden fabrikalar kuracak, Van Gölü’nde “deniz taşımacılığı” yapacak kadar güçlü değildi.

Emir Bedirhan, 1842’de bağımsızlığını ilan etti

YAZI DİZİSİ DEVAM EDECEK...

Kaynak: HABER MERKEZİ