Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna bu konuda önemli bilgiler paylaştı.

Gün boyunca sağlıklı ve doğru beslenmek, fizyolojik gelişim ve sağlık açısından olduğu kadar ruh sağlığımız için de büyük önem taşır.

Beynimizi; düşüncelerimizi, davranışlarımızı ve duygularımızı yöneten bir makine olarak düşünürsek, optimum çalışması için enerjiye ihtiyaç duyar ve bu enerji besinlerden sağlanır. Alınan besinler ne kadar sağlıklı ve faydalı olursa, fizyolojik sağlığımızla birlikte ruhsal dünyamız da o kadar sağlıklı olacaktır. Zararlı gıdalar ise hem fizyolojik sağlığımızı tehdit eder hem de depresyon başta olmak üzere birçok psikolojik soruna yol açabilir.

Beynimiz aç olduğumuzda ya da doyduğumuzda sinyal göndererek bizi uyarır. Acıktığımızda gelen sinyal sonrası karnımızı doyurduğumuzda “beyin”e mesaj gider ve fizyolojik durumumuzla birlikte ruhsal durumumuz da değişir. Yediğimiz ve içtiğimiz birçok besin bizi fiziksel olduğu kadar ruhsal olarak da olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. Bazı kişiler acıkınca sinirli olurken, yemek yedikten hemen sonra sakinleşirler. Bazı insanlar ise stresliyken bir şeyler yeme ihtiyacı duyar, bazıları üzgünken abur cubur yer, bazıları et yemeden doyduğunu hissetmez, bazıları ise yorgun bir günün ardından kahve içerek mutlu olur.

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; stresli zamanlarda salgılanan kortizol hormonu aşırı yemeğe neden olmanın yanı sıra kan şekerinin artmasına da yol açabilir ve bu durumun uzun süre devam etmesi insülin direnciyle birlikte diyabet riskini artırabilir.

Bir çalışmada; güne kahvaltı yaparak başlayan kişilerin kendilerini daha mutlu ve enerjik hissettikleri, güne kahvaltısız başlayanların ise mutluluk puanlarının daha düşük olduğu bulunmuştur.

Başka bir araştırmada ise; sağlıksız beslenme alışkanlıklarını yansıtan hazır ve işlenmiş gıdaların, kızarmış yiyeceklerin, şekerli içeceklerin ve fast-food ürünlerinin fizyolojik sağlığı olumsuz etkilediği ve bununla birlikte depresyon riskini artırdığı bulunmuştur.

Bir diğer araştırma ise; otizmde uygulanan beslenme programının semptomları azalttığını, ancak tek başına tedavi edici bir özelliği olmadığını, beslenme şeklinin düzenlenmesinin destekleyici tedavi olarak önemli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymuştur.

Avustralya’da yapılan bir çalışmada; tam tahıllı yiyecekler, işlenmemiş et, sebze ve meyve gibi sağlıklı yiyecekler tüketen kadınların, sağlıklı besinleri az tüketenlere kıyasla bipolar bozukluk, anksiyete ve depresyon tanılarının daha az olduğu bulunmuştur.

Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, yediğimiz yiyecekler sadece fizyolojimizi etkilemekle kalmıyor, ruhsal dünyamızı da etkiliyor. Yenilen her yemeğin kendine ait bir besin değeri vardır ve her besin birbirinden farklıdır. Ne yemeyi seçerseniz bedeniniz kadar ruhunuz da onunla beslenmiş olur. Fiziksel sağlık ve ruhsal sağlık bir bütünün ayrılmaz parçalarıdır; bu yüzden fizyolojimiz ne kadar sağlıklıysa ruhsal açıdan da o kadar sağlıklı oluruz.

Kaynak: (İLKHA)