Müslümanların kelime-i tevhit etrafında birleşmesi gerektiğini söyleyen Diyarbakır İl Müftüsü Burhan İşliyen, Müslümanların birbirleri arasındaki farklılıkları, ayrılıkları körükleyecek davranışlardan uzak durması gerektiğini belirtti.

Zulüm ve gözyaşının hâkim olduğu bu dönemde ümmetin vahdete ihtiyacının olduğunu belirten Müftü İşliyen, âlimlere ve yöneticilere büyük görevler düştüğünü ifade etti.

Vahdetin tesisine engel olacak her türlü ayrılığın, farklılığın tevhit potasında eritilmesi gerektiğine vurgu yapan İşliyen, “Peygamberimizin hayatı bu konuda en güzel delil ve şahittir. Zira efendimizin etrafını halkalayan sahabe-i kiramın içerisinde hemen hemen her ırktan, her renkten, her dilden olan Müslümanlar Lailaheillallah Muhammeden Resulullah hakikati etrafında bir araya gelmişlerdir.” diyerek Müslümanların da aynı şekilde vahdet çizgisi üzerinde bir araya gelmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Hz Muhammed'in tevhidi ve vahdeti zedeleyecek bir davranış gördüğünde sert tepki gösterdiğini söyleyen İşleyen, “Bu konuda Evs ve Hazreç kabilesinden ya da Ensar ve Muhacir arasında birbirlerini kavmiyetçilikle çağıran Müslümanların olduğu bilgisi kendisine ulaştırılınca, ‘Nedir bu cahiliye âdeti, bırakın bu kokuşmuş davranışları’ şeklinde tepki göstermiştir.” dedi.

Zulmün ve gözyaşının olduğu bir dönemde Müslümanların vahdeti temin edecek çalışmaları göstermesi gerektiğini belirten İşliyen, “Müslümanlar birbirleri arasında ki farklılıkları, ayrılıkları körükleyecek davranışlardan uzak durması gerekir. Irkından veya mezhebinden dolayı bir insanın dışlanması asla Kur’an’ın ve Peygamberin kabul etmediği bir husustur. Her Müslüman tarafından bu konunun gündeme getirilmesi ve tevhit etrafında birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını geliştirmesi için çaba göstermesi gerekmektedir.” şeklinde konuştu.

“Âlimlere ve yöneticilere büyük görevler düşüyor”

Vahdetin sağlanabilmesi için özellikle âlimlere ve yöneticilere büyük görevler düştüğünü dile getiren İşliyen, 'İki sınıf salih olursa bütün ümmet salih olur, bunlar bozulursa bütün ümmet bozulur' hadisini hatırlatarak, bu iki sınıfın âlimler ve yöneticiler olduğuna işaret etti.

İşliyen “Kur'an'ı ve sünneti bilen bir âlim ve yöneticiye düşen görev, ırkçılığı ve mezhepçiliği çağrıştıran davranışlara şahit oldukları zaman Hz. Muhammed'in (s.a.v) dediği gibi 'Bu ne cahiliye âdeti? Bırakın bu kokuşmuş adetleri’ diyerek, meselelere yaklaşmalıdır.” dedi.

Bir meşrebe veya mezhebe dayalı hak arayışında bulunan bir âlimin Rahman'a değil şeytana hizmet ettiğini ifade eden İşliyen, “Ümmet bilincini geliştiren âlimlere kulak vermemiz lazım. Ümmet şuuru etrafında toplanmamız ve buna teşvik etmeye ihtiyacımız vardır. Halkımız da, âlimlerimiz de ümmetin vahdetine dair çıkan seslerin daha gür duyulabilmesi için gayret etmesi gerekir.” diye konuştu.

Bazen televizyon ekranlarında konuşan hocaların ihtilaflı meselelerden yola çıkarak ayrılıkları körükleme hatasına düşebildiklerine dikkat çeken İşliyen, “Peygamberin bize öğrettiği bu değildir. İhtilaflı meseleler, dar alanda ilgili insanlar arsında konuşulabilir. Ama ümmetin karşısında ihtilaf edilen konular değil, ittifak edilen konular konuşulmalıdır.” şeklinde uyarılarda bulundu.

“Muhammed Ali ile bizi aynı dünyada buluşturan kelime-i tevhittir”

Geçtiğimiz günlerde vefat eden dünya ağırsıklet boks şampiyonu Muhammed Âli’nin siyahî olduğunu hatırlatan İşliyen, Muhammed Âli’nin siyahî bir sporcu olarak sömürgeciliğe karşı direniş gösterdiğini ve alanın da sembol haline geldiğini söyledi.

İşliyen “Amerika’da, Afrika’da ve Anadolu’da insanları bir arada buluşturan Kelime-i tevhittir. Sporcu Muhammed Ali ile bizi aynı dünyada buluşturan da kelime-i tevhittir. Asıl marifet, bir insanın rengini veya ırkını gündeme getirmek değil, renginin, dilinin ve ırkının farklılığına rağmen bu insanları Kelime-i Tevhit etrafında birleştirmektir.” dedi. 

Editör: Haber Merkezi