Yazan: Musa ÇELEBİ 

------

Diyarbakır’ın ikinci büyük ilçesi ve önemli bir tahıl merkezi olan Bismil’de tahta (holık) gölgelikte işçileri (maraba) denetleyen  Yedi Bela kardeşler Mehmet ve Ahmet Arcak, Dicle suyuna bakınca, şöyle seslenirler, Dicle’nin suları merakı kışkırtır, hayali coşturur.


Bir kıyıdan Barava bir tarafta Mirkulyan işçileri ilişir gözümüze, diğer kıyıdan sanki yontma taş çağı insanları el sallar. Bir çeltik (pirinç) tarlasının kıyısında, Bismil’de köylerimize bakmak, küçük acılarımızı hafifletebilir, dertlerimizi unutturabilir. Diye konuşuyorlardı. 

I M G 5381

Mehmet ve Ahmet Arcak, epey yaşlanmışlardı. Çok paraları olmuştu. Ama her şey para değildi. İş yoğunluğu nedeniyle çok eşlilik yapmamışlardı. Artık gözleri de çok görmüyorlardı. 

Diyarbakır Kürtleri idi. Her bir Nazır’ların yaklaşık 15 çocuğu vardı. 

Belki, İşçilerin parası yoktu, ama her biri 10-20 çocukları vardı. İşçilerin en büyük sermayesi geceleri eşiyle buluşan yatakları idi. 

Tarlada gölgeliklerde (Holik) sürekli Nazır ve işçilerin eşleri doğum yapıyordu. Köylerde çocuk dolmuştu. 

Mehmet Arcak, sadece Mustafa adında tek çocuğu vardı. 

Ahmet Arcak’ın İbrahim adında bir oğlu ve 2 kızı vardı.

I M G 5384

Ahmet, abisi Mehmet’e şöyle dedi. Abı çok çalışmaktan, tarlalarda yatmakta, çok evlilik yapmadık. Kürtçede bir söz var. Arazi kuvvetlilerindir diyorlar. Hani neslimiz. Abisi Mehmet dedi, bu saatte ne yapsak boş, artık çok yaşladık. 

Sonra Mehmet Arcak şöyle dedi, Dicle Nehri kıyısında bir yerleşimde konuştu, dedi ne çabuk zaman geçti. Bismil’de köylerimizde konuşacaksak, elimizde tavşan kanı çaylarla minderlerimize rahatça oturuyorduk

‘Bir varmış bir yokmuş‘ diye başlamalıyız söze. Dedi. 

Sonra Ahmet Arcak, söze başladı. Hey gidi dünya ne güzel gençlik vardı. Bu topraklarda nice kişiler gelip, geçti. Dünya kimseye kalmaz. 

Gerçek bir masalı anlatacağım. çünkü ya da masal gibi bir gerçek… “Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, bundan tam dört bin yıl önce, bereketli Dicle Ovası’na hakim olmak için birbirleriyle sürekli didişen iki güçlü devlet varmış. Birine Asurlular diğerine Hurriler denirmiş. Asur kralı büyük bir saray yaptırarak Hurrileri bozguna uğratmış ama gel zaman git zaman Asurlar çocuk az yapmış, ama Hurriler güçlerini toplamış, çok kadınla evlenmiş, çocukları çoğalmış ve Asurlular’ın hakimiyetine son vermiş…” 

Bir gün bizde öleceğiz, köylerimiz elimizde çıkacaktır.

I M G 5385

Bismil için Diyarbakır’ın yeni ilçelerinde derler, ama toprağı çok eskidir. Burada bakışlarınızı görünenin ötesine ya da toprağın altına çevirmeliyiz.  çünkü ilçenin asıl hikâyesi zaman içinde üstü örtülen eski uygarlıklarda gizlidir.  Dedi. 

Mehmet Arcak uzanmış boğazı ve her yeri ağrıyordu. Arcak, batıda Türk arkadaşlarım da çocuk yapmıyordu. Dedim bizim gibi hata yapmayın. Az çocukla olmaz. Ülkeye çocuk ve iyi eğitim lazım dedim. Beni dinlemediler. 

2 aydır Diyarbakır’a eve gitmemişlerdi. Bütün köylerinde Nazır ( Köy sorumlusu) çağırdılar. Talimat verdiler. Artık köyün tüm yürütmesi size aittir. Aralıklı olarak bize bilgi vereceksiniz. Dediler.

Diyarbakır’a döndüler Hastaneye gittiler, doktorlar Mehmet’i yatırdı. 

Daha sonra tarlalara gitmeyi güçleri yetmedi.
 

Hasta idiler. 

Çok eşlilik yapmadıklarına pişman idiler. Yoksa bizim yerine çocuklarımız görev yapacaklardı. Dedi. 

Köy Nazır’ları her yıl, gelir giderleri hesaplayarak verdiler.

Mehmet ve Ahmet Arcak vefat edince, Çocukları, Terkan bölgesinden bir kaç köy, Bismil Aluç, Karacık, Mirkulyan, Koperi arazilerin babaları gibi yönetmediler.

Nazır’lar da Mehmet ve Ahmet Arcak çocuklarının işi bilmediği farkına vardılar. Köyde gelir getirmediler. Bu Köyü nazır’lara icar verdiler. 

Arcak’ın çocukları, 

Mehmet ve Ahmet Arcak çocukları köy tarlasını Zamanla icar bile alamadılar. Babaların işçileri ve köy sorumluları onları takmadı.

Çocukları, Ahmet ve Mustafa Arcak, bir ara kimya fabrikası kurdular. Diyarbakır sinemalarında hisseleri vardı. 

Ama tarlada eskisi gibi gelir alamadılar. Mehmet ve Ahmet Arcak çocukların elinde sadece tapuları vardı. 

Mehmet Arcak, sadece Mustafa Arcak İstanbul’a yerleşti. 

Ahmet Arcak’ın İbrahim Arcak ve 2 kızı evlenmişlerdi. 

Artık çocuklarda yaşlandı. Babaları onlara kardeş bırakmamışlardı. Her köyde Nazırların çocukları büyümüş, 20 kişi idiler. Sadece 2 amca oğlu kalmış, Mustafa ve İbrahim ne yapabilirdi.  

1992-1994 yılları arası Bismil köylerinde yoğun terör olayları yaşandı. Bismil İlçe Jandarma komutanı Yüzbaşı İzzet Cural 1992-1994 yılları arasında görev yapmıştı. 

Yüzbaşı İzzet Cural döneminde Bismil’in çoğu köyleri Korucu olmuştu. Bir köyde Korucu olmayanlar, köyü terkediyordu. 

İzzet Yüzbaşı dönemi Bismil’de çatışmaların en yoğun olduğu dönemdi. 

Yüzbaşı İzzet Cural daha sonra, 2013 yılında, Jandarma Genel Komutanlığı Hareket Başkanlığı'nda Daire Başkanlığı görevine terfi ettirildi. 

Arcak ailesi çocukları zaten daha önce icar parasını tam alamıyorlardı. Artık satın aldığı köylerin Nazırların çocukları büyümüş, korucu olmuşlardı. Bismil’de satın aldığı köylerindeki tarlaları o köyde yerleşmiş ailelere tapularını sattılar.

 Böylece Bismil’de ARCAK’LAR dönemi bitti. 

Not: Bu bilgiler H ömer Çalın, Nimet Karaaslan, Ramazan Doğan ve Ahmet Çelebi ile İhsan Bulut ve ismi açıklamasını istemeyen 5’den alındı. 
 

DİĞER BÖLÜMLER

1 bölüm

https://www.bismilhaber.com.tr/duyulmamis-ilginc-bilgi-devletten-ruzgari-icar-alan-diyarbakirli-yedi-bela-kardesler-k

2 BÖLÜM

https://www.bismilhaber.com.tr/duyulmamis-ilginc-bilgi-devletten-ruzgari-satin-alan-diyarbakirli-yedi-bela-kardeslerin-hikayesi-2-bolum

3 bölüm

https://www.bismilhaber.com.tr/duyulmamis-ilginc-bilgi-devletten-ruzgari-satin-alan-diyarbakirli-yedi-bela-kardeslerin-hikayesi-3-bolum

Kaynak: Haber Merkezi