İçerisinde ne olduğunu kimsenin anlamadığı garip elektronik cihazlarla dolu büyükçe bir
torbayla yürüyordu adam. Merhaba dedikten sonra cebinden bir kağıt çıkarıyor. Karşısında
duran kişiye gösteriyordu. Karşısındakinin yüzünde beliren memnuniyet adamı ziyadesiyle
mutlu ediyordu. Torbasından çıkardığı garip aleti yanında durmakta olan kişinin koluna
taktıktan sonra bir şeyler söylüyor ve yoluna devam ediyordu.
Onu şehrin meydanında gördüğümde kim bilir kaçıncı cihazı takıyordu. Gözüne kestirdiği
insanları durduruyor. Torbasından çıkardığı aleti insanların koluna takarak hızla
uzaklaşıyordu.
Adamı günlerce takip ettim. Ne olduğunu anlamadığım bu cihazı taşıyan yüzlerce insanla
karşılaştım. İşte bugün gözüne beni kestirmesi için elimden geleni yaptım.
- Merhaba
- Merhaba size Hava Bakanlığı’nın ücretsiz olarak dağıttığı kaliteli hava ölçer cihazımızı
hediye etmek istiyorum.
Anlamsız bakışlarımı bir an olsun adamın üzerinden ayırmadan dinlemeye devam ettim.
Cebinden bir sertifika çıkardı. Sertifika üzerinde çok bilinen bir firmanın logosu vardı. Marka
ismi beni tatmin etmişti. Yüzümde diğer tüm hediye alanların yüzünde beliren memnuniyet
ifadesini görmüş olmalı ki torbasından bir adet cihaz çıkartarak koluma taktı. Cihazın bir
örümcek ağı gibi tüm vücudumu sardığını hissettim sonra gevşedim. Normale döndüm.
- Unutma! O cihazı çıkarmamalısın. Her insan için tek seferlik eşleşme gerçekleşiyor. Eğer
çıkarırsan bir yenisi daha verilmeyecek.
Adam arkasını döndü yoluna devam etti. Ben kolumda bana ait olmayan bir cihazın
ağırlığıyla kaldım. Uzunca bir süre adamın arkasından baktım.
1.2 inç boyutunda karartılmış ekranı bulunan bu cihaz bir akıllı saati andırıyordu.
Ekranında sadece bir sayı bulunuyordu ve bu sayı hızla değişiyordu. 74,75,76,77 sürekli
artıyordu. Eve doğru yürümeye başladım. Ara sıra ekranda bulunan sayıya bakıyordum. Eve
vardığımda ekranda 354 sayısını gördüm. Muhtemelen adımlarımı sayan bir cihaz diye
düşündüm.
Cihazı bileğime takalı beş gün olmuştu. Artık meydana gidip adamı takip etmeyi
bırakmıştım. Cihazın neyi ölçtüğüne dair çok denemeler yapmıştım. Bir adım ölçer değildi.
Tansiyon aleti, nabız ölçer yada düşünce sayar da değildi. Bileğim ile gittikçe bütünleşen bu
aletin ne olduğunu onuncu günümde anladım.
Sabah işe gitmek için uyanıp kahvaltımı ettikten sonra kapı çaldı. Sabahın bu kadar erken
bir vaktinde kapım hiç çalmamıştı. Kapıyı açtığımda resmi giyimli bir adam kapıda durmuş,
elinde bankaların pos cihazını andıran bir aletle bana bakıyordu.
- Merhaba Hava Bakanlığından geliyorum. Hava ölçerinizi okumaya geldim.
Şaşkın bakışlarıma aldırış etmeksizin kolumu yakaladı. Bileğimdeki cihazı elindeki cihazın
üstüne bıraktı. “Bip” diye bir ses geldi. Uykudan uyanır gibi silkelendim. Cihazdan çıkan
kağıdı elime uzattı.
- İyi günler.
Adam gayet normal bir iş yapmış gibi sırtını dönerek uzaklaştı. Öylece arkasından baka
kaldım. Elime uzattığı kağıtta
Elimde tuttuğum bir faturaydı. Bu ilk faturayı ödemem gerekmiyordu. Bir tür deneme
programıydı.
Bir nefeslik hava bedeli 0,0001 kuruş olarak tespit edilmişti. Artık aldığımız hava içinde
ödeme yapmamız gerekiyordu.
Neyse ki, hava sudan daha ucuzdu.
Aylık ortalama faturam sadece 6,84 liraydı.