Bir mutsuzluk bulutu geziyor üzerimizde. Ne yapsak mutlu olamıyoruz. Hep bir şikayet, hep bir eksiklik var hayatımızda. Neyi alsak tatmin edici olmuyor.  Her şey anlamsızca gelişiyor. Olağandışı geliyor yaşam. Maddeler güldüremiyor hayatımızı. 

Herşey var. Ama bir şeyler eksik gibi.

Ev varsa araba o da varsa işyeri. Eğer o da varsa mal mülk. Ve sonra kara toprak. Göz doymuyor. Neyi olursa bir tane daha olsun. Bir kıtayı verseler diğer kıtayı ister. O yüzdendir ki dünya paylaşılmayınca küçük geliyor artık. Uzayda yeni bir evren aranıyor. Bir damla su bulsalar orayida ele geçirirler. Bu Dünya da birlikte yaşamayı beceremeyenler başka bir dünya arıyor. 
O yüzden insan olarak hep 
bir şeylerin yokluğundan şikayetçi oluyoruz. Var olan da yok gibi. Bazı şeylerin yokluğu varlığından daha da huzur verici. Ama bunu anlayacak ortam oluşmuyor. 

Özenti bazen ihtiyaç dışı gereksinimler üretir. 

Dışardan görünen herşey hep cazip gelir. Görüntüsü hoşunuza gider. Ya da biz öyle zannederiz. Çünkü bizler hep kendi gözümüzle görmek istediğimiz gibi görüyoruz. Hakikati araştırmıyoruz. 
''Başkası bize şöyle mutlu geldi bizde yapsak öyle olur. Diğeri şunu yaparken herkes onu konuştu. '' gibi söylemler kişileri gerçeklerden uzaklaştırır. Kendi hayatından çok başkaların hayatını yaşamaya çalışır. Herkesin hayatı kendisine göre mutluluk verir. Hiç bir zaman eşit ölçülerde olmaz. Yani herkes aynı şeylerden mutlu olmak zorunda değil. 

Mutluluğu maddelerde ya da eşya da bulamayız. Mutluluğu ancak kendimizde ve ruhumuzda keşfederiz. 
Maddeden gelen mutluluk geçici ve hayalidir.
Çünkü ne alırsan tatminkâr olunmadığı sürece hep eksik kalır. Ve eksik kalan hiç bir şeyin yerini başka bir şey almaz. Dolayısıyla hayatı hep eksik yaşarız. Eksik sevgi, eksik mutluluk, eksik huzur, eksik hayat ve herşey eksik hissederiz. Hislerin bile eksildiği bir ruhun taşıdığı beden de tam olan hiç bir şey kalmaz.

Herkes var. Ama hep birileri eksik gibi.

Hayatımız da bir çok insan vardır. Ama aynı zamanda hep birileri eksiktir. Duyguları yaşayamanlar ve yaşatamayanlar. Hep bir ihtiyaç gibi dost ararız. Ne kadar dost o kadar huzur. Tamamen yanlış bir paradigmadir. 
Eksikler durmadan çoğalır. İhtiyaç yükselir. 
Birini tamamlarsın başka bir eksik ortaya çıkar. Anne baba eş dost çoluk çocuk hepsi var ama yine de eksik. Çünkü hayal ettiğimiz şeyler yaşandığında eksik yaşanıyor. Dolayısıyla eksik yaşanan her şey aklımızda hep eksik olarak kalıyor. Ne yaparsak yapalım doldurulmuyor. 

Hayata eksik başlayanlar için gün doğunca güneşsiz doğar. 

Nasıl ki güneşsiz bir gündüz, bulutlar içinde kaybolmuş ve gün için eksiklikse, insan içinde yaşayamadığı her duygu ve her an bir eksikliktir. 

Dünyanız dan neşe, hayatınızdan sevginiz hiç eksik olmasın. 
Saygılarımla 
...
Mehmet Sebih Altun 
[email protected]