Günler sayılı ve gün geçtikçe sayılar bir bir düşüyor takvim yapraklarından. Mutluluğu yakalamak imkânsız neredeyse. İçler rahatsız, dışlar doyumsuz, kalpler huzursuz, beyinler karışık, suratlar kırışık, her yer karanlık, neredeyse güneşten bile gelmez oldu bir damla ışık.

Ne aradığını bilmeyen, geçmişten üzülecek sahneleri silmeyen, gelecekten gelmeden çekilen ızdırapları dinmeyen, monoton bir yaşantıdan sosyal bir varlığa evrilmeyen ve kim olduğunu dahi öğrenmeyen jenerasyonların, gelecekte bırakacakları yaşanılası bir dünya olmadığını anlamama ahmaklığı kadar küçücüktü tebessüm nedenleri.

Mevsimler ard arda birbirini kovalar. Aylar günler kadar hızlı, günler saatler kadar aceleci, saatler bir nefes alıp verme kadar tutumsuz. Hele bir de zamanın durmasını beklemek kadar gerçekdışı bir hayal olamaz. Doğmak, büyümek ve yaşamadan ölmek arasında ip İnce bir çizgi. Ve herkes o çizgileri atlamak için hokkabaz olmaya kararlı.

Bir nefesi dahi alıp verme kudretine sahip olmayan bedenlerin, tanrılaşmış egolarıyla, insanı ve insanî değerleri hiçe sayan bakışlarından akan kin ve öfkeleri yakacak güzelim dünyanın tüm güzelliğini.


***

Her ne yaparsan yap ama hakkıyla yap.
Hakkıyla yapmadığın her şeyi Hakkın vereceği kararla hakka evrilecegini bilmek gerekir.

Kul kendisine hak bildiğini yapar.
Hakk ise kullara hak bildiğini yapar.

Herkes kendisine verilmek üzere isteğini dua ile ister.

Hakk ise istediğini çabalayan bedenin emeğini boş çevirmez.


***


Telefonların hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olduğunu, inkâr edilemez gerçek olarak kabullenmek gerekir. Amma ve lakin hayatımız telefonların vazgeçilmezi olunca işte tam da istenen kölelik düzeni oluşmaya başlamıştır. Sosyal medya neredeyse hayatımızı baştan sona esir almış durumda. Gerçekten uzak her şeyi ile tamamen gösteriş olan bir jenerasyon peyda oldu.

İsmi lazım olmayan sosyal medya mecralarında abuk subuk hareketlerle dikkat çekmek , ahlâkî değerlerden yoksun, ailevi değerlerden uzak, inançsal değerlerden bihaber yeni yeni davranışlar türedi.

Marjinal normları normalize eden, dün katiyen olmaz dediğini bugün kendisi yapan, bir kaç yıl öncesi vazgeçilmez değer gördüğü her şeyi bugün yok sayan; kadınlar , erkekler, anneler , babalar, dedeler, nineler, amcalar, dayılar, teyzeler, halalar , ablalar ve abiler ne idüğü belirsiz davranışlarla çektikleri videolarla gençlere neyi ispat etmeye çalışıyor sormak lazım.

Gerçekdışı hayatlarla hayatımıza yön veren güzelim diziler, evden kaçanların ve çoluk çocuğun nasıl perişan edildiğinin gösterildiği TV programları, sinema filmleri ve tiyatral sahneler toplumda çarpık ilişkilerin doğmasına, kimin eli kimin cebinde belli değil deyimin görsel halinin gösterilmesine ve artık önlenemez bir ahlâkî çöküşün çoktan başlamış olmasına şahitlik etmekten son derece rahatsızlık duyan bir avanak olduğumu peşinen söylemek isterim.

Babalar tam manasıyla bakamaz oldu.
Anneler iç güdüleriyle artık anlamaz oldu.
Büyükler sonradan görmüş gibi elde telefon düşmezse bilsinler.
Gören gençler hokkabaz oldu.

***

Gözler hak ile bakmayınca yalancı.

Sözler hakkı söylemeyince yalancı.

Geceler haksızlığı örtünce yalancı.

Gündüzler doğruyu göstermeyince yalancı.

Bakışlar dürüst olmayınca yalancı.

Ateşler yalanı yakmayınca yalancı.

Sular sevgiyle susuzluğu gidermeyince yalancı.

Dünya hoşgörü ile dönmeyince yalancı.


***

Bir nefes almak kadar gelip geçicidir hayat.
Nefesi alırken üzme, nefesi tutarken incitme, nefesi verirken kırma .

Bir gün ansızın gelir azrail .
Ne üzdüklerinden helallik alabilirsin.
Ne incittiklerinden tebessüm.
Ne de kırdıklarından bir hüsnü şehadet.

...

Sevgi ile kalın
[email protected]
Mehmet Sebih Altun