Dicle Nehri, binlerce yıldır Diyarbakır’ın can damarı, Mezopotamya’nın bereket kaynağı. Sümer’den Babil’e, Aden Bahçeleri’nden Hevsel’e, bu nehir sadece su değil, tarih, kültür ve yaşam taşıdı.

Ancak bugün, Dicle’nin suları alarm veriyor. Kuraklık, iklim değişikliği ve Devlet Su İşleri’nin (DSİ) baraj politikaları nedeniyle nehrin debisi dramatik şekilde düşüyor. Bu durum, maddi ve manevi kayıplarla dolu bir krizin habercisi. Peki, Dicle’yi bekleyen tehlikeler neler, bu sorunlar nasıl çözülür ve elimizde hangi veriler var?

Dicle’nin tükenen nefesi

Dicle Nehri’nin su seviyesi, son yıllarda ciddi bir düşüş yaşıyor. Resmi kayıtlarda nehrin ortalama debisi 360 m³/sn olarak belirtilse de, kurak dönemlerde bu rakam 55 m³/sn’ye kadar geriliyor. 1990-2020 yılları arasında Google Earth Engine verileriyle yapılan analizler, Dicle’nin su yüzey alanında belirgin bir azalma olduğunu gösteriyor. Fotoğraf sanatçısı Mehmet Masum Süer, son 15 yılda nehrin su seviyesinin yarım metreden fazla düştüğünü gözlemlediğini belirtiyor. Bu düşüşün nedenleri arasında iklim değişikliği, yağışların %70’e varan azalması ve DSİ’nin baraj politikaları öne çıkıyor.

Dicle Nehri üzerinde Kralkızı, Dicle, Ilısu ve Cizre gibi barajlar, suyun kontrolünü sağlama amacıyla inşa edildi. Ancak, bu barajlar suyun doğal akışını keserek nehrin ekosistemini bozuyor. DSİ’nin su bırakma politikaları, özellikle sulama ve enerji üretimine öncelik verirken, nehrin aşağı havzalarına yeterli su ulaşmıyor. Yeni Yaşam Gazetesi’nin 2022 raporuna göre, GAP bölgesinde barajlara rağmen çiftçiler kuru tarıma zorlanıyor ve ürün rekoltesinde %90’a varan kayıplar yaşanıyor.

Maddi kayıplar

Dicle Nehri’nin kuruması, Diyarbakır’ın tarım ekonomisini derinden sarsıyor. GAP kapsamında 126.080 hektarlık arazinin sulanması hedeflenen Dicle Barajı, enerji üretiminde yıllık 298 milyon kWh kapasiteye sahip olsa da, sulama hedeflerinin büyük kısmı gerçekleşmedi. Bölgede suyun ulaşmadığı tarım arazileri, çiftçilerin gelirlerini ciddi şekilde düşürüyor. Örneğin, Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Batman’da susuzluk nedeniyle ürün kayıpları %90’lara ulaşıyor. Bu, milyonlarca liralık ekonomik zarara yol açıyor.

Dicle Üniversitesi’nden Prof. Erhan Ünlü’nün belirttiğine göre, barajlar balık hareketlerini engelleyerek biyoçeşitliliği tahrip ediyor. Nehirdeki balık türlerinin azalması, balıkçılıkla geçinen yerel halkın gelir kaynaklarını yok ediyor. Ayrıca, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Hevsel Bahçeleri, su eksikliği nedeniyle tehdit altında. Bu bahçeler, Diyarbakır’ın tarımsal ve turistik değerlerinden biri olup, kuruması halinde ekonomik kayıplar daha da artacak.

Manevi kayıplar

Dicle, Diyarbakır’ın sadece ekonomik değil, kültürel ve manevi kimliğinin de bir parçası. Tevrat’ta Digris, İncil’de Tigris, Kuran’da Dijle olarak anılan bu nehir, kutsal bir anlam taşıyor. Hevsel Bahçeleri ve Dicle Vadisi, bölgenin tarihsel belleğini oluşturuyor. Nehrin kuruması, bu mirasın yok olması anlamına geliyor. Yerel halk, Dicle’nin sularında balık avlayarak, nehir kıyısında vakit geçirerek nesiller boyu bir bağ kurdu. Bu bağın kopması, toplumsal kimlikte derin bir yara açacak.

Ayrıca, Irak’taki iklim göçü verileri, Dicle’nin kurumasıyla bağlantılı. Uluslararası Göç Örgütü’nün 2022 raporuna göre, su kıtlığı nedeniyle Irak’ta 3.300’den fazla aile göç etmek zorunda kaldı. Diyarbakır’da da benzer bir göç dalgası başlarsa, sosyal doku zedelenecek, aileler ve topluluklar dağılacak.

Çözüm önerileri ve sayısal verilere dayalı stratejiler

Dicle Nehri’ni kurtarmak için acil ve bütüncül bir yaklaşım gerekiyor. İşte sayısal verilere dayalı öneriler:

1. Sürdürülebilir Su Yönetimi: DSİ’nin barajlardan su bırakma politikaları yeniden düzenlenmeli. Dünya Bankası’nın 2021 uyarısına göre, 2050’ye kadar yağışlar %10 azalacak ve tatlı su kaynakları %20 kaybolacak. Bu nedenle, DSİ’nin havza bazlı yönetim modeline geçmesi kritik. Su Politikaları Derneği’nin 2023 raporuna göre, Fırat-Dicle havzasında su kaynakları %25 azaldı. DSİ, sulama ve enerji üretimini dengelemek için barajlardan minimum debi (örneğin, 100 m³/sn) bırakmayı taahhüt etmeli.

2. İklim Değişikliği ile Mücadele: Bölgedeki yağış azlığı %70’lere ulaştı. Bu, kuraklıkla mücadele için ağaçlandırma ve su tasarrufu projelerinin önemini artırıyor. DSİ’nin yeraltı barajları projesi, 2023’e kadar 150 adet yeraltı barajı inşa etmeyi hedefliyor. Diyarbakır’da bu projeler hızlandırılmalı ve Hamravat gibi kaynaklar korunmalı.

3. Tarımsal Sulama Reformu: Çiftçilere modern sulama teknikleri (damla sulama gibi) teşvik edilmeli. GAP projesi, 1.82 milyon hektar alanı sulamayı hedefliyor, ancak şu an sadece %16’sı gerçekleşti. Sulama kanallarının verimliliği artırılırsa, su kaybı %30 azaltılabilir.

4. Ekolojik Koruma ve Farkındalık: Hevsel Bahçeleri ve Dicle Vadisi için koruma projeleri güçlendirilmeli. DİSKİ’nin atıksu arıtma tesisi yatırımları (100 milyon TL’lik proje %80 tamamlandı) umut verici. Ayrıca, yerel halkın bilinçlendirilmesi için kampanyalar düzenlenmeli.

Dicle Nehri, Diyarbakır’ın sadece suyu değil, ruhu. Onu kaybetmek, bir kentin tarihini, kültürünü ve geleceğini kaybetmek demek. DSİ’nin baraj politikalarını gözden geçirmesi, iklim değişikliğine karşı acil adımlar atılması ve yerel halkın sürece dahil edilmesiyle Dicle yeniden can bulabilir. Aksi takdirde, maddi kayıplar milyarları, manevi kayıplar ise bir milletin kimliğini tehdit edecek. Dicle’yi kurtarmak, hepimizin ortak sorumluluğu. Çünkü Dicle akarsa, Diyarbakır yaşar.