fahrettin-ozgoren.jpg

Beni en güzel şehrim anlatır

Yeni taşınmışlar bu şehre...

Yeni tanıştık.

''Anlat'' dedim, sustu.

O susunca, kaçak çayda sustu.

Bir müddet ben de sustum.

Sonra ben konuşmaya başlayınca,

Soluk yüzü renk buldu.

Meğerse kendi acılarım,

Onun içine hapsettiklerine anahtarmış.

Ben konuştukça kapının gıcırtısı arttı.

Kendimi çabuk geçtim.

Beni en güzel Şehrim anlatır.

Şehrimi anlattım.

Sur dedim eskiden, Amed' ti.

Şimdi ise; Amed'in kalbi.

Küçeleri can damarları.

Dört ayaklı minare dedim, biliyorum dedi.

İlk orayı görmeye gitmişler.

Babası anlatmış;

''Barışı, bu Şehrin her yerinde vurmuşlar.

Ezanı yaran kurşun sesleri,

Hep korku salmış serçelerin kalbine.

En son Tahir vurulmuş.

Herkes kaçmış da o ise "daha nereye kadar",

Der gibi durmuş.

Bedenini kaldırmışlar da

Ruhu milyonlara kalmış.''

Başta o Türk'tü ben Kürt.

Şimdi ben insandım, o insan.

Birbirimize baktık.

Ben ve şehrim gözlerinden akıyorduk.

On gözlünün üstünde halaya kalktık.

İlk defa halay çekiyordu.

Kıvırcık saçları, yüzünün utangaçlığını öpüyordu.

Sıcaklığını iliklerime kadar hissettim.

Benim adım UMUT' tu.

Onun adı ZÜMRÜT...