14 Mayıs 1948’de, Birleşmiş Milletlerin 29 Kasım 1947 tarihli taksim planınca Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Milli Konseyi bir bildirge yayınlayarak “İsrail Devleti’nin kurulduğunu” ilan etmiştir.
İsrail Devleti’nin kurulmasının hemen akabinde, İsrail topraklarındaki Yahudi nüfusunun artırılması için 1 Ağustos 1952 tarihli yasayla tanımlanan göç alımı başlamış ve bu süreç içerisinde 950.000 Yahudi Irak, Yemen ve Almanya’dan İsrail topraklarına yerleştirilmiştir.
İsrail, kendini bir Yahudi devleti olarak ve Yahudi varlığının temsil edildiği tek mekanizma olarak tanımlamaktadır. İsrail’in barış müzakerelerini ertelemeye yönelik tutumu ve uluslararası hukuku ve insan haklarını çiğneyen askeri operasyonları Orta Doğu’da, barış ve istikrara yönelik bir beklentiyi neredeyse imkânsız kılmaktadır.
“Vadedilmiş Topraklar” ve “On Emir”
Tevrat’ a göre Allah, onların sesini işitti ve ahdini hatırladı. Bunun üzerine Allah Musa’ya görünerek onun peygamber olduğunu ve firavunla konuşması gerektiğini söyledi. “Ve şimdi gel, benim kavmimi, İsrailoğullarını, Mısır’dan çıkarmak için seni Firavun’a göndereyim”. Ve Musa Allah’a dedi: “Ben kimim ki, Firavun’a gideyim ve İsrailoğullarını Mısır’dan çıkarayım?” Ve dedi: “Gerçekten ben seninle olacağım: Ve benim seni gönderdiğime senin için işaret şu olacak: Sen kavmi Mısır’dan çıkardığın zaman, bu dağ üzerinde Allah’a ibadet edeceksiniz.“Git! İsrail ihtiyarlarını topla ve onlara de: Atalarınızın Allah’ı, İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un Allah’ı bana göründü ve dedi: Gerçekten sizi ziyaret ettim ve Mısır’da size yapılanı gördüm; ve dedim: Sizi Mısır’ın sıkıntısından, Kenanlı, Hitti, Amori, Perizzi, Hivi, Yebusilerin diyarına, süt ve bal akan diyara çıkaracağım.” Bu ayette Allah, Mısır’da köle durumunda olan ve eziyet gören İsrailoğulları’na şimdiki İsrail topraklarını bal ve süt akan diyar olarak vermiştir. “Vadedilmiş Topraklar”ın temelinde yatan savlardan birisi de bu ayette bölgenin İsrailoğulları’na tahsis edilmesidir. Rab, Sina Dağı’na inip Musa ile görüştü. Görüşme sırasında Musa’ya “On Emir” olarak bilinen şu ayetleri söyledi:
1. “Ve Allah bütün bu sözleri söyleyip dedi: Seni Mısır diyarından, esirlik evinden çıkaran Allah’ın benim. Karşımda Başka İlahların olmayacaktır.”
2. “Kendin için oyma put, yukarıda göklerde olanın yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın. Onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin; çünkü Allah’ım.”
3. ve 4.“Allah’ın Rabbin ismini boş yere ağza almayacaksın; çünkü Rab kendi ismini boş yere ağza alanı suçsuz tutmayacaktır. Sebt (cumartesi) gününü takdis etmek için onu hatırında tut. Altı gün işleyeceksin ve bütün işini yapacaksın; fakat yedinci gün Allah’ın Rabbe sebttir; sen ve oğlun ve kızın, kölen ve cariyen ve hayvanların ve kapılarında olan garibin, hiçbir iş yapmayacaksın; çünkü Rab gökleri yeri ve denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı ve yedinci gün de istirahat etti; bunun için Rab sebt gününü mübarek kıldı ve onu takdis etti.”
5. “Babana ve anana hürmet et, ta ki, Allah’ın Rabbin sana vermekte olduğu toprakta ömrün uzun olsun.”
6. “Katletmeyeceksin!”,
7. “Zina etmeyeceksin!”,
8. “Çalmayacaksın!”,
9. “Komşuna karşı yalan şehadet etmeyeceksin!”,
10. “Komşunun evine tamah etmeyeceksin; komşunun karısında yahut kölesinde yahut cariyesinde yahut öküzünde yahut eşeğinde, komşunun hiçbir şeyinde gözün olmayacak.”
Allah tarafından Musa’ya iletilen ve “On Emir” olarak adlandırılan bu emirler, Yahudi inancında yapılması zaruri olan emirleri teşkil etmekte iken, İsrail’in bu emirlere riayet etmediği açık bir şekilde görülmektedir. İsrail’in genel anlamda Filistin’e yönelik politikası, özelde de Gazze saldırılarında öldürdüğü masum siviller Tevrat’ta geçen; “Katletmeyeceksin” kuralını çiğnemektedir. Yıllarca Filistinlilerle komşuluk ilişkileri içinde bir arada yaşamış olmalarına rağmen, yaptıkları saldırılarla komşuluk haklarını ihlal etmektedirler. Filistinlilere, İsrail askerleri tarafından yapılan tecavüzler yine, “zina etmeyeceksin” kuralı ile çelişmektedir. Yani İsrailliler, tamamen kafalarında kurdukları safsatalarla asıl Yahudilik inancıyla alakasız ve Dört kutsal kitaptan biri olan Tevrat’ta yer almayan emirleri kendileri uydurup hareket etmekte ve dünyayı savaşa doğru sürüklemektedirler.
İsrail, geçmişten günümüze ortaya attığı vadedilmiş topraklar savıyla dünyayı kan gölüne çevirmiş, en yakın destekçisi ABD’nin desteğiyle savaşabileceği her türlü teçhizata ulaşmış ve canice katliamlarına devam etmektedir. İsrail, kendi oluşturduğu haritada Filistin, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’yi ele geçirmeyi hedeflemekte ve planına ulaşmak için dış ülkelerden de her türlü desteği sınırsız almaktadır. Hedefe ulaştıkları takdirde elbette ki dış ülkeler de bu pastadan payını alacaktır. Bugün ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Kanada, Birleşik Krallık, … İsrail’in savunma sanayisine milyar dolarlar harcıyorsa tamamen ortak çıkar ilişkileri üzerine birleşmeleridir. İsrail, aslında kullandıkları bir maşadır.
Bu durumda bize düşen ırk ve dil farkı gözetmeksizin üzerinde yaşadığımız Türkiye topraklarını korumak adına bir olup birlik ve beraberlik içinde hareket etmek, olabildiğince üretmek, ihraç ederek dış ülkelere bağımlı olmadan varlığımızı sürdürebilmek. Bulaşık deterjanını, kolayı, mercimeği, pirinci de başka ülkelerden almayalım bu kadar mı aciz olduk? ABD’de yaşayan vatandaşlarınki beyin de bizimki saman mı ki onlar bu denli üretip bütün dünyaya satabiliyor, tüm dünyaya ulaşabiliyor?
Her ne kadar diplomatik ilişkiler çerçevesinde İsrail ve ABD malları ülkemize giriyorsa da bizler elimizden geldiğince almayalım kendi ülkemizde üretilen mallara rağbet edelim ve elimizden geldiğince üretelim.
Türkiye toprakları, o kadar verimli ki her anlamda bizler dış ülkelere bağlı olmadan yaşayabilecek kapasitedeyiz üstelik yeraltı kaynaklarımız da azımsanmayacak derecede. Yeraltı kaynaklarımızı da akıllıca işleyip kullanabiliriz. Hep birlikte ülkemizi yaşanabilecek en iyi noktalara ulaştırabiliriz. Bugünün çocukları, geleceğin nesillerine daha iyi bir gelecek bırakabiliriz.
Son olarak bütün savaşların bir an önce son bulmasını temenni ediyor, birlik ve beraberlik içinde insanca yaşamayı diliyorum. Vessellam!