Evrende en büyük ziyan nedir? Kimileri için kaybolmuş servetler, yıkılmış şehirler veya harcanmış ömürler olabilir. Oysa gerçek kayıp, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir. Çünkü düşünmek, insanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliktir. Peki ya düşündüğümüzü sanıp da aslında sadece ezberleri tekrar ediyorsak? Sorgulamadan yaşamak, insana mahsus olmasa gerek.
Bir çocuk düşünün. Sürekli sorular sorar: "Neden gökyüzü mavi?", "Niye su ıslaktır?", "Ölüm nedir?" Bu sorular bazen bizi yorar, bazen cevaplayamayız. Ama aslında bu sorgulama hali, öğrenmenin ve gelişmenin ta kendisidir. Zamanla bu yetimizi kaybettiğimizde, kabullenmeye başlarız. Oysa insanlık tarihi, sorgulayanların cesaretiyle ilerlemiştir. Galileo "Dünya dönüyor" dediğinde, Sokrates "Kendini bil" diye sorgulattığında, insanlık bir adım öne gitmiştir.
Günümüzde bilgiye ulaşmak hiç olmadığı kadar kolay. Ancak bu bilgi çöplüğünde en büyük tehlike, düşünsel tembelliğe kapılmak. Sosyal medyada gördüğümüz bir haberi doğrulamadan paylaşmak, siyasi bir görüşü sorgulamadan benimsemek, gelenekleri eleştirmeden savunmak... Bunlar, beynimizin pasifleşmesine neden olur. Oysa gerçek anlamda yaşamak, her şeyi olduğu gibi kabul etmek değil, "neden" ve "nasıl" diyebilmektir.
Sorgulayan insan, köleliği reddeder. Düşüncelerinin esiri olmaz, başkalarının doğrularıyla sınırlanmaz. Einstein’nin dediği gibi"Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." O halde, sorgulamak bazen acı verir, çünkü rahatlığı bozar. Ama aynı zamanda özgürleştirir.
Hayat, verilenlerle yetinmek değil, anlam arayışıdır. Bir şeyi sırf "herkes öyle diyor" diye yapıyorsanız, yaşamıyorsunuz, sadece nefes alıyorsunuzdur. İnsan düşünüyorsa, sorgulamalıdır. Çünkü sorgulanmayan hayat, yaşanmamış demektir.